Yağmur düşer, ateş düşer, hasta düşer (Öykü)


YAĞMUR DÜŞER, ATEŞ DÜŞER, HASTA DÜŞER! (Öykü)
Karışık bir kafayla yağmura kafa tuttuğun zaman, yağmurun kafası karışmaz.
Yağmurdur o, yağar seçer, yağıp gitmez yani!
Nereye düşeceğini seçer, nereyi yıkacağını, nereyi yıkayacağını seçer.
Hangi başın ağrısı diner yağmur düşünce, bilir yağmur bunu.
Yağmur yağarken hassas olur hastalıktan nefes alamayan insanlar.
Pencereyi açıp yağmur doldurur içine, yağmura iyi gelen bir kuş uçurur göğe, kuşlar olur sonra, uçtukça çoğalır kuşlar.
Hassas ve kırılgan ve kaybeden ve aslında kazanan yağmur da şikayetçidir hastalıktan.
Pencereyi açtığında içeri girer de, içeride tuhaf bir çaresizliktir gördüğü.
Alıp gitmek ister başını, başına düşüp de dindirmek istiyorsa baş ağrılarını, kalır öylece.
Elinden ne iş olsa gelir yağmurun.
Ateşin varsa düşürür, eli küçük de olsa, alnına dokunduğunda düşer ateşin.
Çay bardağına düşer, şifa olur.
Kağıda düşer şiir olur.
Yollara düşer mihmandar olur.
Dağlara düşer, sebil olur akar çeşmeler boyu.
Yağmur en çok aklıma düşer.
Çocukken oyun oynamamıza mani olmuşsa da bu yağmurun suçu değildir.
Çocukların da suçu yoktur.
Yağmurun kendine has, kendine özgü, kendi nevi şahsına münhasır bir bilinmezliği vardır.
Çözen çözdüğüne pişman, formül arayan kendine düşman olur.
Hastanın, hassas bir kapısı vardır, yağmurdan başka kimsenin çalmadığı…
Yağmur sessizce girip kapıdan içeri, çözülür kendi elleriyle bilinmezliği ve kimi zaman da dokunarak hastanın alnına, buhar olur.
Her şeyin yükünü hafifletmek yağmurun işi değildir.
Betonlara yük olur yağmur,
Kuşların kanadına yük olur.
Ağacın dallarına yük olur.
Taşlaşmış yüreklerden taşar gider. Barınmak ne mümkün?
Toprak kendine ağır, yağmura ağır, yağmurdan ağır…
Hastanın gözü toprakta, yağmurun gözü kulağı hastada, elleri alnında, ha düştü ha düşecek ateş!
Yağmur düşer, ateş düşer, yağmurdan başka kimsesi olmayan hasta düşer!
M’S


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube