balta
Ülkemiz zor bir dönemden geçiyor, genci, yaşlısı herkes olan biteni yakından izliyor.
Herkesin müthiş bir beklentisi var. Çözüm yanlılarının, inşallah hayırlısıyla kan dökülmez artık, ülkemiz sıçrayışa geçer beklentisi; çözüm karşıtlarının da, artık meşreplerine göre, inşallah, umarım, hükümet bu olayı da eline yüzüne bulaştırır da ikinci bir Habur vakası yaşanır, beklentisi.
Her iki beklenti de müthiş.
Akan kanın durmasını can-ı gönülden isteyip de, bu işin yönteminden şikâyet edenler var bir de. Hem yönteminden şikâyet edip hem yeni bir öneri sunmayanlar ve hatta bu işi bu hükümetin başarmasından rahatsız olan gerçek vatanseverler, samimi insanlar.
Onlar açıkça olmasa da, kanın durmasını istiyor fakat bunu Ak Parti yapsın istemiyor.
Bir de ortalıkta bu denli hengâme varken;
Cenaze evinin bahçesinde yaramazlık yapıp da ‘bilyemi çaldı’, diye şikâyete gelen çocuklar var. Bu yaramaz çocuklar bizden, içimizden ama olandan bitenden habersiz, olacaklardan da habersiz, işin kötü yanı, geçmişte yaşananlardan da habersiz.
Bunlara ne anlatırsanız anlatın, bin dereden su getirin, bir faydası olmaz. Çocuk onlar. Ne sizin cenazenizi bilirler ne de dökülen gözyaşlarından haberleri olur. Onların küçücük bir dünyası vardır ve o dünyada bilye oynarlar, çelik çomak oynarlar.
Bir başkaları daha var. Çözüm sürecinde mutlu sona doğru ilerlerken ülkemiz, artık derdi neyse, hangi amaca hizmet ediyorsa, bakanlık tabelalarından TC ibaresini kaldırmak için direktif verenler. Yakından tanımıyor olsak, ateşe körükle gidiyor, süreci baltalıyor diyeceğiz de, bildiğimiz kadarıyla ekmeğini yediği ülkeye hizmet etmekten başka amacı olmayan insanlar bunlar. Bir basiret bağlanması mıdır, başka bir şey midir bilemiyoruz.
Ülkemizin bu kadar ciddi sorunları varken, içten içe kaleyi yıkmaya çalışan başkaları daha var. Saçmalama hakkını sonuna kadar kullanması bazı insanlara siyasi mastürbasyon gibi gelebilir, rahatlarlar, içlerindeki kini kusarlar ve içlerinde kin kalmaz, tavrıyla bakılması gereken Fazıl Say’a ceza verenlerden söz ediyorum.
Ama gelin görün ki, bu hâkimler, savcılar sanki ülkemizin imajını yaralamaya ant içmişler gibi, karanlık odalardan direktif almışlar gibi, dünya çapında sanatıyla şöhret olmuş bir insana saçmalama hakkını kullandırtmıyorlar.
Ki zaten Müslümanlık, birilerinin hakareti ile aşağılanacak bir din değildir. O insanın bunu yapması aksine alkışlanacak bir durumdur. En azından kendisinin ve çevresinde kümelenenlerin nasıl birer insan olduklarını bizlere yorumlama fırsatı vermiştir.
Sanatçılar kendi çevrelerine olduğu gibi karşıt çevrelere de ufuk açan insanlardır. İslam karşıtı olduğunu açık etmeyip Müslüman gibi davranıp da dini bir uygulama görünce, besmele görmüş şeytan gibi sinsice bel altından vuranlar gibi değildi Fazıl Say, her şeyden önce aleniydi, zarar gelmezdi.
Fazıl Say gibi kendinden olanlar için kalem oynatanların, ortalığı velveleye verenlerin; kendisi gibi düşünmeyenlere, Atatürk’ü, askeri, yargıyı eleştirenlere verilen cezalar için kılını kıpırdatmayanlara diyecek sözümüz yok, onlar için İslami değerler aşağılanabilir lakin Atatürk, asker, yargı vb. eleştirilemez…
Atatürk’ü koruma kanunu olabilir ama dini koruma kanunu olamaz. Laik bir ülkede vatanı kurtardı bahanesiyle kişiler tabudur, bu milleti birbirine çimento gibi bağlayan dini eleştirmek, aşağılamak serbest olmalıdır.
Ne diyelim, herkes ufku kadar adamdır!
mustafasus@hotmail.com
www.mustafasus.com


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube