TECELLİ (Deneme)
Son yorgunluğumun üstünden, üstüne düşmediğim gece gibi berrak, kurulması çok güç bir düş geçti.
Bendini yıkmış, doygunluk seviyesinin doruğuna ulaşmış zirveden kopup gelen su gibiydi…
Geçti dedim, geçti artık. Soluklanmak için doğrulduğum anda kendimi hayaletlerin hayallerini gerçekleştirdiği hayal denizinde buldum.
Sanki beni bekliyorlardı. Köpekbalığı dişlerinden umut damlıyor, Anka Kuşu gözlerinde kader ışıltısı.
Ters kulaç atmayı öğrenmiştim, tersimden kalktığım zaman, yattığım yeri beğenmediğim uykumdan.
Gözüm açılmıyor olmasına karşın görebiliyor, kulaklarıma uğultu dolduğu halde duyabiliyor, kalbim atmadığı halde hissedebiliyordum.
Başıma gelecekleri tahmin etmek güç değildi. Önceden gelmiş olması gerekmiyor, bilinçaltımdan yeni bir hikâye uydurma zahmetine girmiyordum.
Sonuna gelmiştim, sonu olmayan tüm yolların.
Kollarım gene rüyalardan öğrendiği kadarıyla, hareket halindeki hayaletlerin içinde kendine manevra alanı oluşturuyor, tersine gidiyordum hepsinin. Ters ters bakıyorlar mı? Habersizmiş gibi yapıyordum, belki de haberim yoktu olan bitenden.
Rüya diyordum bu yaşananlar, rüya veya serap.
Ya da yeni yetme bir yazarın hayal gücü. Gücümün üstüne geliyordu tavizin doğurmadığı ve yeni tavizlerin resmedemediği azgın sular.
Su akıyor, yolunu değil beni buluyordu.
Benim de gidecek yer sıkıntım varmış gibi sıkıntı etmiyordum, suyun şekline göre kap olmak, mecra olmak istiyordum, istediğimi zannediyordum, ya da aklımda herhangi bir şey yoktu, varmış gibi davranmak o an sanki daha uygundu. Aklımın başımda olup olmadığı konusunda herhangi bir fikrim var mıydı bilmiyorum.
Dokundukça güneş tenime, yakıyordum kurmakta zorlandığım düşleri. Kafdağı gibi yerinden yurdundan habersiz bir şekilde.
Sokuluyordu hayaletler sinsi ve siyah gülüşlerinden bihaber, koynuma!
Ne ki, diyordum, size pabuç mu bırakacağım?
Etrafımda daire şeklinde halka oluşturan hayaletlerin hangisinin midesinde olduğumu bilmeden…
Kaderin tecellisi tek tesellimdi.
M’S