NASIRLI ŞİİR
Metal yorgunluğu değil
Yaşanmışlık hiç değil
Ne geçmişinin kalıcı izleri
Ne geleceğe bağlanan bel
Demlenen çaya uzanamayacak kadar yorgunum
Kimse üstüne alınmasın diye sustuğuma bakmayın
Gömüyorum kendimi toprağın yedi kat altına
Eşelemeyin toprağımı
Sararmış olsa da rengi
Çekilmiş olsa da suyu
Dökmeyin yapraklarımı!
Unutun verdiğim
Vereceğime inandığınız tüm sözleri!
Kimliksiz ve adı konulmamış bir hayatın
Tam ortasında diş biliyorum tüm isyanlarınıza
Biliyorum doğmamış çocukların bile başıma kakacak bir şeyleri var
Bekliyorum da!
Girdiğim girdapların bayram yeri olduğunu kime izah edebilirim
Ve nasıl?
Bunak şiirlerin ötesinde unutulmuş bir hayat yok
Yaşanılası da değil.
Yolumda olmamanız vicdan azabınızı hafifletiyorsa
Bu sizi daha çok yakar, demeliydim.
Yüzünüz neye dönükse ona gülsün
Elinizin altında sürekli okumak istediğiniz kitap tedirgin
Dalıp gittiğiniz hikayelerden mülhem…
Hiçbir hikayenin iliştirilmiş kahramanı olmadım
Kahramanlık hevesinde olanların çıkın yoluna!
Yollarım uçurum
Sözlerim sallanıyor kenarında!
Zararın neresinden dönersem kâr etmiyorum
Olmadım hiç tüccar kafasında!
Ellerim nasırlı benim
Dilim nasırlı
Kimliğim nasırlı
Duygularım çorak
Tuz basılmamış yaralarım var!
İçime dökülen yaşlarım
Ve sürekli çatık kaşlarım var benim.
Bakır tastan su içmenin tadını alamıyordum çocukken
Hazzını alamıyorum şimdi, tedirgin şiirler yazmanın…
Yağmur yağacak diye ertelediğim hayat
Karabasan gibi çöküp
Bulutları ağdırdı üstüme!
Üşüdük sıra geçiyorum hayattan
Ve yolum kesişmeyecek kimsenin yoluyla!
Bir koyun, üç alın siz!
Semirsin doymak nedir bilmeyen
Aç ve açıkta kalan ruhunuz!
M’S