İstanbul! N’aber?
Kendini, bile isteye mahkum etmiş yalnızlığına
Uzatmadığı elleri sürekli havada kalmışların yarasına tuz olmaya
Var mısın?
Soruyordum İstanbul’a
Sormayı İstanbul’dan öğrendim sanma!
Sakladığın ne var?
Neden ellerin bu kadar bağnaz
Ve neden bu kadar gizliyorsun cebinde ellerini
Kime saklıyorsun?
Yokuş gelmiş işte
Çıkmışız birlikte
İnmeyecek miyiz hiç?
İstanbul?
Farkında mısın?
Ben seni hiç yaşamadım
Senin de haberin yok benden…
Biliyorum
Hissediyorum
Yaşamadım diye
Yaşatmadın diye
Sana uzaktan baktım diye
Hayıflanmıyorsundur
Hayıflanmıyorum da üstelik!
İstanbul’sun sen
Öyle kaşarlanmış
Öyle beter olmuşsun ki!
Bir kulağından girer
Diğerinden çıkar tüm sorular
Benden ve benim gibilerden
Koyu karanlığında demlenmiş
Kendini, bile isteye mahkum etmiş yalnızlığına
Uzatmadığı elleri sürekli havada kalmışların yarasına tuz olmaya
Var mısın?
M’S