İÇE YANAR
İÇE YANAR
Orman kokmuyor diye gözlerinden
Yağmurlara dımlık isyan beslemekte beis görmemekteyim
Gözlerin içine düşülmüş, yönü tayin edilmemiş şehir gibi!
Orman da kendi ürettiği çöp ile tutuşmuş olsa bile
Bu yüzden hiç kimseyi suçlayacak değilim!
Yangın içe yanar, bilmekten yoruldum
Sürmekten yoruldum gözlerini kaçırdığın bulutların altında,
Hüznün sefasını
Kıymıkları batmıyor diye, yüzünü yüzüme vurmanın gizi ne olabilir ki?
Yeniden yetelim desem, yeniyetme bir çığlık bastıracak yağmurun sesini!
Doyar mıyız ki içe dönük susmaların kıyısında attığımız çığlıklara?
Kör mü bıçak, sağır mı, dokunaklı mı? Daha onu bile bilmeden
Unutmaya çalışmak reva mı bildiğimizi sandığımız bilinmezlikleri?
Çalakalem yaşıyorum diyorsun, gözlerinden okuyorum
Sen kaçıradur gözlerini, kimden yana?
Ölümünden korktuğum yok
Ölmüş, gitmiş veya, tükenmişlerin
İsa kalemi kırmışsa, gökten hangi zembille ineceğiz?
Ne diye dirilsin hem, ölü ve İsa’ya yaranmaya meyilli düşler?
Kimin günahı ortak olunası?
Kim saklar aklının arkasından gözü kapalı giden aklının diğer yarısını?
Oldum diyordu şehir
İçine düşmeden önce gözlerin, gözlerinin…
Şehir, oldum olası olmamıştır, aksine!
Aksine düşmek de var şu sıralar!
Aksime düşmek korkusunu içime çekerken…
M’S