BENCİL’CE
Ben sende yitik şehirler
Ketum kalemlerden dökülmeyen şiirler buldum
Şehirlerde buldum seni
Gözlerin amansız bir heyulaya nispet edercesine uyuyordu
Uyuyordu her renge
Şehrin gri, şiirin kara rengine uyuyordu en çoğu
Beyninde apansız çatışmalar
Şehrin sokaklarında silah sesleri gibi
Şiir sesleri yankılanıyordu
Şehrin pis, şehrin aydınlık, şehrin insansız sokaklarında
Yollar üstüne geliyordu senin
Yoldakiler de geliyordu
Üstünde şehir, trafik kargaşası ile…
Kalem, kelâm ile hemhal
Şehir seninle hemdert idi
Aynı ızdırabın farklı bünyelere sirayeti gibiydi donuk bakışların
Kime git desen ben alınıyordum üzerime
Kime kal desen, kalacak yerim yoktu sende
Bakılacak gibi değildi gökyüzü
Bulutların çekildiği zamanlar
Kapatırdım ben göğün yüzüme dönük kapısını
Sen çok mu farklıydın sanki?
Çoktan gitmiştin kal desem
Git desem, diyecek zamanım yoktu
Et ve kemik
Can ve beden
Şiir ve sen
Şehir ve ben
Çayım soğuyor düşümde
Seni yaşamaktan…
Araladığım kapıları çalmak gelmediğinden aklına
Mutlusundur şimdi!
Sırat kayıp
Atalım artık köprüleri
Yük olmadan meleklerin üstüne
Çıkalım şehirlerarası mesafelere
Şehirlerin arasına çıkalım
Şiirlerin arasında satırlar bulalım
Sana ve bana dair!
Günahımı ört
Korkaklığım çıkmasın gün yüzüne
Sevabımı da gizle
Riyakâr yüzüm erişmesin gündüzüne
Adım, attığın adımların peşinde heba olmasın
Gel desen gelirim!
Sımsıkı sarar
Sararırım sinende!
Olmadı yaşarız birlikte
Doğduğumda tutmuştun elimden
Unutmuş olamazsın!
Uykusuzluğumun habercisi olmaktan şekvacı değilsin
Yoksa çalar mıydın her gün batımında
Araladığım kapıları!
Seni kollarımda görenler gececi diyorlar
Sen’ciyim oysa ben!
Bencil’ce!
M’S