ACININ HİKÂYESİ
Aklımda çok güzel şiirler var
Oldukça yerinde
Taşı gediğine oturtacak menkıbeler
Aklımda hepsi
Aklımdan bir dilek tutayım desem
Evler arabalar
Makamlar mevkiler…
Aklımda bir akıl vardı
Aklım varken
Aklımın yolundan giderken
Kendimi çepeçevre saran
Işıltılı laflar ederken
Hali vakti yerinde olanlara
Cömertlikler yaparken
Yazarken okurken konuşurken
Unuttum o aklımın içindeki aklı
O da itibar görmediği yeri
Terk etmiş gitmiş
Haliyle!!!
Daha dün
Hiç unutmam…
Bir fotoğraf düştü mesaj kutusuna
Altı çocuk hepsi yetim
Babalarının nerede olduğunu bilmiyor kimse
Üstü başı perişan
Dedim arkadaşa
Hemen gidelim görelim
Nesi var nesi yok tespit edelim.
Komşumuz ölüyor acından
Biz kaçıyoruz acının yanından.
Işıltılı hayatlar kamaştırıyor gözümüzü
Görmüyoruz burnumuzun dibindeki gök yüzünü.
Vardık gittik eve çaldık kapıyı
Buyur ettiler içeri gördük içerideki acıyı.
Çay verdiler çayı karıştıracak kaşık yok
Yemek yapsalar tencere yok tava yok
Şiir yaz desem bu acıya duyarlı aşık yok.
Yatak yok odalarda
Sordum nerede yatar bunca horanta
Sermişler battaniye eski bir halının üstünde
Kış gelecek soğukta halının altı değil tahta
Ne ocak var koysunlar üstüne de pişirsinler aşı
Anne çıkmış sokağa iş arar akşama kadar
Çocuklar bekler pişsin diye suda kaynayan taşı
Tespit ettik eksikleri çıktık gözlerde saklanan yaşlarla
Ayağımdaki ayakkabıya baktım ezmek istedim kafamı
Evde gördüğüm taşlarla…
Ne edebiyat yapılır izbe yerlerde
Ne de felsefe
Deprem gibi sarsıldı ruhum
Dedim tuzu kurular keşke bunu görmese.
Bizde günlük enaniyet kavgası
Bilmem ki tuttuğumuz neyin yası?
Toplanın gelin ağlayalım halimize
Ya da siz keyfinize bakın
Biz bakarız elbet başımızın çaresine…
M’S