ÖLÜ ŞEHİR
Karanlığı bol olan bu şehrin üstüne güneş gibi düşsün İstanbul
Efsaneler başlasın birer birer
Sökün etsin artık lâl olan diller
Dirilsin yaşayan ölüler
Kendine gelsin kendinde olmayan her kim varsa!
Kulaklar duysun o kendini kaybetmiş İstanbul çığlığını
Kalpler katılaşsın
Çalıştırsın üzerine beton dökülen beyinleri
Aşkı anlatsın İstanbul
Dudaksız, bedensiz, bedelsiz aşkı anlatsın!
Yer yerinden oynamadan
Sinsi sinsi işlesin akşamın karanlığı gibi evlere
Hırsız gibi girsin
Çalsın ne kadar mahmurluk, riyakarlık varsa!
Alıcısı bol olur, satsın fahiş fiyata,
Fahişe ruhlu insanlara.
Dirilsin bu şehir İstanbul tuzağında!
Yerden sular fışkırsın
Gül yerine dikenler boy versin topraktan
Dokundukça kanatsın
Damarlarında dolaşan iki yüzlü sevimliliği…
İstanbul düşsün artık bu hor kullanılmış şehrin üstüne
Biz de dirilelim insanlar olarak,
Yapalım ne düşüyorsa üstümüze!
M’S