YENİ NESLİN OYUNCAĞI ÖĞRETMENLER
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, diye son dönemin moda bir deyimi vardır. İnsanlarımız bu deyimin hakkını gerçekten veriyorlar.Geçen hafta, “Öğretmenler Yetersiz” başlıklı bir yazı yazdım, yazının içeriğinde ne bir öğretmene hakaret, ne de öğretmenleri hakir görmek vardı.
Memur sitelerinde yazıya yapılan yorumları ve mailime gelen e-postaları okuyunca dedim ki;, öğretmenlerimizin tamamının değil ama o yorumları yazanlar gerçekten yetersizmiş.
Sırf başlığa bakıp içeriğini okumadan döşemiler yorumları.
Klavye kullanmasını bilecek kadar kültürlü, yazıyı okuyup da anlayacak kadar kültürsüzmüş arkadaşlarımız.
Öyle laflar etmişler ki, burada asla anlatılacak gibi değil. Merak edenler yazıyı kişisel sitemizden bulabilirler.
Bu hafta öğretmenlere yetersiz demeyeceğim, öğretmenlere reva görülen haksızlıklardan söz edeceğim.
En başta hemen her öğretmenin derdi olan maaş yetersizliği.
Bu öyle klasik, öğretmen geçinemiyor, öğretmen aç geziyor, ikinci bir iş yapmak zorunda kalıyor gibi klişeler değil. Tabii ki bunların gerçeklik payı var, tek maaşla çalışan öğretmenlerimizin durumu içler acısı.
Benim derdim, ilkokul mezunu bir hizmetlinin dört yıllık fakülte mezunu bir öğretmenden daha fazla maaş alması. Burada bir ilke sorunu var. Bu, hükümetin yaptığı eşit işe eşit ücret ucube uygulamasının bir sonucu.
İkincisi, yıllardır kördüğüm haline gelen kariyer basamakları. Eski bakanlardan Hüseyin Çelik’in iyi niyetle uygulamaya koyduğu ama bir türlü içinden çıkılamayan sorun. Hakkı olup da 5-6 yıldır 100 Liraya yakın fazla ücret alamayan öğretmenlerimiz var. Yekünü hesaplanırsa müthiş bir rakam çıkıyor ortaya.
Üçüncüsü, hiçbir öğretmene dişe dokunur fayda sağlamadığı halde birilerinin çiftliği haline gelen İLKSAN. (Bu kurum birilerinin arpalığı haline gelmiş ki, adı anılınca küfürler havada uçuyor, dokundurtmayız falan…) dokundurtmayın da, ne işe yaradığını açıklayın bu kurumun? Bir an önce feshedilmesi ve öğretmenlerden zorla alınan aidatların geri ödenmesi gerekir. Kimse kimseden zorla aidat alamaz, almamalı.
Dördüncüsü, kendisini geliştirme adına öğretmenlere yüksek lisans yapma konusunda üniversitelerin veya bakanlığın birkaç münferit girişim dışında hiçbir katkı sağlamaması. Sendikalar da bu konuda üniversitelerle anlaşıp makul fiyata böyle bir hizmet sunabilirler üyelerine.
Üniversiteler de açıp kapılarını, kendini geliştirmek mi istiyorsun, al sana fırsat, der hem kendisi kazanır hem öğretmenlere katkı sağlamış olurlar.
Beşincisi, öğretmenin veli-öğrenci-medya oyuncağı haline gelmesi.
Bunu çok yazdık ve her yerde bu sıkıntı var. Henüz ilköğretim çağındaki çocuk bile, öğretmenin ceketine kağıt yapıştırır, o kağıtta yazılanı anlamışınızdır, ders boyunca o kağıtla sınıfta dolaşır öğretmen ve bu çocuğa hiçbir şey yapamaz, yaparsa kendisini adliyede bulur. Dersin huzurunu bozan çocuklar, okumaya asla niyeti olmayan çocuklar okullarda terör estirir, okul idaresi de, öğretmen de hiçbir şey yapamaz. Yaptırım gücü asla yoktur. Disiplin mekanizmasını çalıştırsa en fazla okul değiştirme cezası verirler ki, bu cezayı uygulamak için çabalamak o çocuğun yaptıklarını sineye çekmekten daha zordur.
Boynuna kamera alan medya mensupları da, okullarda öğretmen aleyhine bir durum olduğu zaman jet hızıyla okul bahçesinde önüne gelen veliye mikrofon uzatıp haber peşinde koşar.
Okullarda hoş, işe yarar bir şey yaptığın zaman bin bir mazeret öne süren medya mensupları, olumsuz haber peşine düşerler.
Kısaca;
Yeni nesil öğretmenlerin eseri değil, öğretmenler yeni neslin ve medyanın oyuncağı haline gelmiştir.
www.mustafasus.com
mustafasus@hotmail.com
{fcomment}