TORPİLDEN KİM RAHATSIZ OLMAZ!
Üniversitelerde veya başka kurumlarda akraba atamaları önceden olmuyor muydu?
Olmaz mı? Sadece kan bağı akrabalığı değil ideolojik akrabalık da çok önemliydi o dönemlerde…
Üniversiteler parsellenmişti, kimi sol’canların elinde, kimi faşistlerin, kimi ülkücülerin elindeydi.
O zamanlar kimse torpilden falan söz edemezdi. Etse ne fayda? Torpilden söz edeni alaşağı ederler, sustururlar hatta tehdit bile ederlerdi.
İdeolojik yönden akrabalığı olmayanlar üniversitede akademisyen olarak kalmaya cesaret edemezlerdi. O yüzden torpilin de lafı olmazdı.
Sonra FETÖ aldı sazı eline…
Kırdı geçirdi, eski torpilciler de gıkını çıkaramadı çekildiler köşeye.
Kaldı ki FETÖ’ye gıkını çıkarmak için mangal gibi yüreğin olması gerekiyordu.
FETÖ üniversitelerde racon kesmeye başlayınca biraz başını çıkarana hemen kumpas kuruluyor, diğerleri de bu gözdağı ile susuyor, dilsiz şeytan olma yolunda seyrü sefer ediyorlardı.
Hiç unutmam iki bin on iki yılları idi.
FETÖ yavaş yavaş dizginleri eline aldığını düşünüyor, itleri de artık yüksek sesle Reis’e kafa tutuyor, Reis’in tasarruflarını sorgulamaya başlıyordu.
Yüksek Lisans yapmak aklımda yokken, Konya’da Necmettin Erbakan Üniversitesi açılır açılmaz, sırf diplomamda Erbakan ismi olsun diye kayıt yaptırmıştım.
O sene Ankara’ya Reis’i dinlemeye gitmiştik, Reis’i dinledikten sonra bölge milletvekili bizi ağırlamak için toplantı salonuna götürdü, hasbihal etmeye başladık.
FETÖ’nün yapıp ettiklerinden şikayetçi olunca biz, vekil bize;
Yüksek lisans yapanınız, doktora yapanınız yok tabii ki köşe başlarını onlar tutar, sizler de sadece şikayetçi olursunuz, dedi.
Vekil öyle der de, ben durur muyum?
Hocam, dedim…
Ben müdürüm demeyi de vekilim demeyi de, genel müdürüm demeyi de hiç sevmem.
Askerde komutana da hocam deyip azar işittiğim olmuştur, hiç unutmam 25 gün askerliğim vardır…
Bir keresinde de, değerli olduğunu düşündüğüm bir büyüğümüze, Hocam diyerek mesaj yazmıştım da,
Daha amirinle nasıl konuşacağını bilmiyorsun diye uyarı almıştım ama gene de Genel Müdürüm dememiştim ona.
Bu ukalalık değil, haddini bilmezlik de değil yanlış anlaşılmasın.
Hocalık unvanı kalıcıdır da Genel Müdürlük kalıcı değildir be!
Akşemsettin’i herkes biliyor ama o yıllardan adı sanı duyulur bir Genel Müdür var mı? Yok! Olmaz da!
Allah’tan o vekil, bana niye hoca dedin demedi, deseydi salonu terk ederdim zaten.
Makamlarına göre hitap edilmesini isteyenlere sonsuz saygı duyuyorum, adamların ömürlerinde görüp görecekleri tek şey belki de…
Saygı duyarım ama ben o ortamlarda bulunmak istemem.
Ne gereği var istemediğim hitap tarzı ile niye konuşmak zorunda kalayım ki?
Bizim vekil öyle deyince aldım elime sazı…
Dedim, şuan FETÖ’nün atadığı biri, bizim üniversiteye Erbakan adının verilmesinden muzdarip…
Biz de yüksek lisans yapıyoruz, sizin istediğiniz gibi. Diplomayı alınca sadece bir kişi bile bu konjonktürde akademisyen olamayacak.
Sizler önce Erbakan isminden rahatsız olan hocaya haddini bildirin, yapılan torpillere sıra gelirse ona da bakarsınız.
Adam dekan olmuş, diyor ki:
”Bize sormadan bir gecede bu okulun adının Erbakan olmasından rahatsızım!”
Ders esnasında söylüyor bunu dangalak…
Dedim, rahatsız oluyorsan istifa et, seni tutan mı var? Üstüme yürüyor sınıfta.
Arkadaşın biri tutmuş, diploma alamazsın dur otur yerine diyor.
Sanki diploma ile yaşanıyor hayatta…
Torpil mi dediniz?
Buyurun işte size torpil manzaraları…
Bu memlekette şundan emin olabilirsiniz…
Torpilden sadece Müslümanlar şikayetçi olur! Önceki dönemlerde şikayetçi olana rastlamak mümkün değildi, birkaç istisna dışında.
Müslümanlar da ikiye ayrılır torpile karşı çıkma konusunda…
Torpil yaptırma imkânı olduğu halde torpil yaptıramayanlar ve torpil yaptırma imkânı olmayanlar…
Çok küçük azınlık var onlar da, her şart ve koşulda torpile karşıdır…
Bir de bunları dağdan çay içerek seyredenler vardır, onlar için daha fena bu dünya…
Çay varsa içelim…
Mustafa Süs