SOYTARI AYNALAR…
Bir şeyi çok istediğinizi düşünün, sahip olduğunuz andan itibaren çok isteme sürecinde yaşadıklarınızı, çektiğiniz ızdırapları, heveslerinizi, hedefe odaklanışınızı vb. gözden geçirin.
“Hiçbir şey ele geçince, eskisi gibi değerli olmuyor.” Sonucuna varacaksınız.
Ya o sahip olduğunuz ve eskisi gibi değeri olmayan şeyin, vermediğiniz değer yüzünden, elinizden kayıp gideceğini hiç düşündünüz mü?
En önemlisi kaybettiğiniz andan itibaren, tekrar kazanmak için, bir önceki yaver giden şansınızın daha da zorlaşacağını, daha da çok çaba sarf edeceğinizi getirir misiniz aklınıza?
Tekrar kaybetmek için o kadar çok şey kazandık ki, tekrar kaybedeceğimiz aklımızın ucuna bile gelmedi. Bazen hiç oralı olmadık, bize verilen kazanımların, gayretlerimizin birer sonucu olduğunu- kendimizi överken- dile getirdik.
Oysa çok istediğimiz için bize verilenleri göz ardı ettik. Gün geldi o çok istediğimiz şeylerin kıymetini anlayamayınca, kayıp gitti elimizden, değerini anlayamadığımız zamanın kayıp gitmesi gibi…
Bir çocuk yalınlığında yitirdik oyuncaklarımızı. Elde etmek için çok ağlamamıza rağmen.
Hayırlı evlat babasını rezil de eder, vezir de… sözünü kendimiz için kullanmayı çok gördük hep.
Kişiye en yabancı kimse kendisidir, aynaya her baktığımızda karşımızda hep başkalarını gördük, başkalaşmış halimizi gördük.
Verdiğimiz sözleri tutamadığımızı gördük, yalanlarımızı, ihanetlerimizi, ezilmişliğimizi, kibrimizi, boş gururumuzu gördük.
Kaçtık hep aynalardan, kendimizi gördüğümüz için kaçtık, kendimize daha çok yabancı olmak için kaçtık.
Verilenleri, istediklerimizi, elde ettiklerimizi, nasıl paçavraya dönüştürdüğümüzü gördük.
Bir şeyi çok isteme cesaretimizi yitirmemizi gördük, yüzsüzlüğümüzü, yüze çıkamadığımızı gördük.
Başka bir ayna bulduk kendimize, yaptığımız iyilikleri unutmamız öğütlendiğine göre, görmememiz gereken yanımızı yansıtan aynalardı bunlar.
Lütuflarımızı gösterdi, insana insan olduğu için verdik diye yutturduğumuz değerleri gösterdi bize, kendimize.
Oysa biz sevilmek, kabul görmek için sarf etmiştik onca çabayı. Çabalarımızı gördük, iyi niyetlerimizi gördük, niyetimizin iyi olmadığını düşünmek istemeden.
Elimize geçen değerleri incitmediysek bile, görmek istemeyeceğimiz zararları düşünerek incitmediğimizi göremedik.
Sustuysak bir kavga anında, daha da alevlenip yakmasından korktuğumuz içindi bizi o ateşin. Ezilmemek için, diyeceğimiz söz olmadığı için sustuğumuzu göremedik, göstermedi kendi bulduğumuz aynalar.
Karnını doyurduğumuz bir soytarı gibiydi, söyle bana, benden daha güzeli var mı dünyada? Sorusunu sorabileceğimiz ve alacağımız cevabın ne olduğunu bilebileceğimiz bir soytarı gibiydi, kendi bulduğumuz ayna.
Ne toplumdu, ne dosttu bize aynamız. Görülmesi lazım olmayan şeyleri gösterdi.
Değil miydi ki, bir duvara bile baksak görebilirdik, soytarının cümlelerini?
mustafasus@hotmail.com
{fcomment}