Başkaldıranlar görebilir ancak ilerisini, öteleri, öteden beri böyledir bu.
Her emre amade başlar sürekli eğile eğile göremez bir adım ötesini.
İsyan etmek haktır, her hakkı mahfuz değildir. Neye isyan edeceğini, kime isyan edeceğini, isyanının zamanını ve isyanındaki dengeyi koruduğu müddetçe adı asi’ye çıkmaz, adı çıkar ama.
Dayatılan her şeye, köhnemiş düzene, nizamsız intizama, yutturulan gerçeklere, sonradan ortaya çıkacak yalanlara, samimiyetsizliğe, sadece kendine doğruculuğa isyan etmek, başkaldırmak!
İki kere ikinin dört olduğu gerçeğini işine yaradığı zamanlar dile getirenler, yaptığın yanlışların yanlış olduğunu sen yapınca gözüne sokanlar, kendileri yapınca hoş görülmesini isteyenler, sürekli beklentileriyle gündeme gelenler, senin beklentilerini hor görenler, gerçekleşmesi zor görenler isyanına asi yaftası yapıştırıp seni zor duruma düşürebilirler.
Kazandık derler, kısa vadede kazanırlar, elde ederler beklentilerini. Yaptıkları her binanın temelinde bir dinamitleri vardır, zamanı gelince patlatacaklardır. Seni o binaya girmeye ikna ederler, konforludur binalarının içi, dayalı döşeli tuzakları vardır. Onlar gitmişlerdir sen girince binaya, onların senden gayrı uzakları vardır.
Ziyadesiyle mutludurlar, umutludurlar. Ruhunda açtıkları her yara kanarken, onlar yaralardan yoksun kendilerini unuttururlar.
Senin iyi olman için ettiği duaların içinde bile kendilerine sağlayacakları kazanç vardır. Kazanmak içindir tüm uğraşları, asi’liğine boyun eğdirmek için verdikleri çaba işe yarar her zaman.
Gözleriyle görürler, elleriyle dokunurlar, dilleriyle söyler en güzel cümleleri. Dillerinin arkasına yaslanan kelimeleri ifşa etmezler, kalplerine yansıyan gri tonları görmenizi istemezler, sürekli perde olsun isterler gözlerinizde, perdelerden ötesini görmenizi engellerler.
Gıdımlık sularıyla suladıkları çiçekleri kendileri koklasındır amaçları. Senin bahçende gül istiyorlarsa, bil ki o gülleri kendileri koklayacaklardır.
İstikrar hoşlarına gider kendi işlerini yoluna koymak için. Her kafa karışıklıklarında karıştırırlar mahalleyi. Amaç durulmaksa dalgalanır denizler. Kendi yelkenlileri yol alsın diye rüzgâr beklerler.
Yardan geçerler, serden geçerler, adlarına serdengeçti denilecekse. Adları kalacaksa atlarının ayağına ilk kurşunu kendileri sıkarlar.
Kendilerini çirkin gösteren hiçbir aynaya bakmazlar, hiçbir ayna da zaten çirkin göstermez onları, aynalara gülümserler çünkü. Yüzleri güzeldir, bakışları anlamlı olmasa da… İçten gülmeseler de ayna eşyadır, içini göstermez.
Kimseyi ayna kabul edip sormazlar ‘beni yansıt’ diye. Eşyaya kulak kabartır, göz gezdirirler, eşyanın tabiatına uygun bir şekilde gizlerler her gece gibi, karanlık yüzlerini. Yüzde yüz mutludurlar, senin veya bir başkasının yüzünden yüzdükleri deriyle kaplanmış yüzleri vardır. Çok yüzlüdürler, her sorulan soruya bir cevapları olduğu gibi, her noksanlığa bir bahaneleri vardır.
Sen, dünya kararmasın, herkes mutlu olsun, bu da geçer, her acıyı sineye çekeyim dersin, senin bu doğruların, onun her yanlışını götürür. Senin yanlışlarını götürecek doğruları yoktur onun. Sen yanlışlarınla yaşamaya, yanlışlarının altında ezilmeye mecbursundur.
Doğruların bir gün örtülerini çekince üzerinden, yıkarsa duvarları ve başkaldırı isyana değil de asi’liğe dönüşürse, o selin altında hiçbir bend dik duramaz.
{fcomment}