Site icon Mustafa Süs'ün kişisel blogu

SAĞLAMDI KÖTÜLÜKLER

Paylaş

Yağmurlar diliyordum bahçelerimize, bahçelerimiz çorak, verimsiz. Kurumaya yüz tutmuştu çiçekler. Kim dikti? Diye sormadan dikenleri, ayıklamak istiyordum.

Tam yağacakken yağmur, dağıldı bulutlar, içtenlikle istemiştim oysa. Çiçekler yapraklarını dikip göğe, bekliyorlardı. Toprak hüzne gark oldu yine. Çatladı damar damar.

Dikenleri köklerinden kopartmadan kesmişim, daha gür çıkmaya başladı. Daha çok acıttı battıkça. Kanattı, onulmaz yaralar açtı. Dikenler, en çok da kendisin bahçeye dikenlere battı.

Hüznüm dağılsın diye verdiğim emekler çoğalttı hüzünlerimi, hüzünler benim, tek başına benim oldular. Bana kaldılar, bana mısın demedim, yaşadım dibine kadar.

Zaman armutları olgunlaştırırmış, zamana yenik düştüm, olgunlaşmak şöyle dursun, gittikçe arttı acemiliğim, iş bilmezliğim, toyluğum.

Avuçladıkça ellerime batan dikenlerimin köklerine baktım, kökleri bakışlarımla oynamadı yerinden, daha bir tutundu toprağa. Toprak sahiplendi, çiçeklerimi açtırsın diye göklere el açıp dilendiğim yağmur dikenlerimi yeşertti. Kurudu el yordamıyla sevdiğim çiçekler.

Sustum, suskunluğum artırdı yalnızlığımı. Yalnızken susmak, kalabalıkta susmaktan yeğmiş, öğrendim.

Güneşi bekledim gecelerce, güneş yakıp kavursun istedim, kötülükleri, insafsızlıkları, sinsilikleri, samimiyetsizlikleri yaksın, kirlerinden arındırsın hepsini.

Güneşle yıkansın zulümler, güneşin kavurucu etkisiyle son bulsun işgüzarlıklar.

Güneş de açmadı, sabah da olmadı.

Umut bağladım rüzgâra, nereden gelip, nereye gittiğini sormadan, dirençli yalanları sök, kopar durduğu yerden, diyerek. Yaladı geçti rüzgâr.

Bana mısın demedi kökleşmiş yalan.

Yel, ne koparır ki kayadan?

Sürekli antibiyotik alıp da vücudundaki mikroplardan kurtulacağını zanneden hasta gibi, kararında bırakmadığım için tüm eczaları, darmadağın oldu ruh. Ne bir söz geldi uzaklardan çare olmak için ne de bir söz söyleyebildim derdime derman olacak.

İşkencelerin en büyüğü olan umuda sarıldıkça sabır taşı çatladı orta yerinden.

Dosta koştum, dost kaçtı, güneşe gülümsedim güneş başka yerlerde açtı.

Yağmur dikenleri büyüttü, rüzgâr başka ülkelere götürdü baharı.

Duvarlara ezberlettim şarkılarımı, koro halinde yıkıldı üstüme duvarlar, altında kaldım, ezildim altında. Kalkıp kımıldamaya cesaret edemedim, mecalim de yoktu zaten. Oysa umut hep vardı, işkence vardı umudun olduğu her yerde.

Sürükledim kendimi, Kafka’nın dönüştürdüğü yaratık gibi.

Hep bekledim iyileşmeyi, eşyalar yerinde dursun istiyordum, eski halime dönersem yabancılık çekmeyeyim.

Eskiyen halim dönüşmedi, kapı arasından sızan güneş aydınlatmasına çıkacakken, rüzgârın getirdiği ani bir yağmurlara sürüklendim dikenliklere…

Satır satır koyverip kendini, ver elini gidelim dedi, gözleri kupkuru, ağlayamamıştı bile. Gidelim ve yeniden O’ndan yağmur dileyelim.

 

{fcomment}


Paylaş
Exit mobile version