Özgür basının köleliği (10.02.2025 Diriliş Postası)

Ülkemizde şöyle bir algı var…
“Hükûmete yakınsan satılıksın, değilsen özgür…
Hatta hükûmete yakınsan gazeteci bile değilsin ama belediyenin doyurduğu gazeteciysen duayensin.”
İster kabul edin ister etmeyin, hükûmete yakın yazarların kahır ekseriyeti; hükûmet yanlış bir adım attığı, maşerî vicdanda makes bulmayan işler yaptığı/yapacağı zaman hükûmete yakın yazarlar tarafından kıyasıya eleştirilir.
İtiraz etseniz de bu böyledir; onlarca örneği vardır bunun.
Gelin, görün ki özgür, bağımsız, satılık olmayan, cesur denilen; yani muhalif gazetecilerin hükûmet lehine kalem oynattıklarına şahit olamazsınız.
Öyle bir “densizlik” yapana muhalif medyada iş vermezler, o kişiyi anında kapının önüne koyarlar.
Bunlar satılık olmamakla övünürler ama ülkenin en lüks beldelerinde, en lüks villalarında yaşarlar. Yurt dışına giderken bir şehirden bir başka şehre gider gibi seyahat ederler ve kimse sormaz bunlara, bu değirmenin suyu nereden geliyor diye…
Hükûmete yakın gazetecilerin büyük bir çoğunluğu ya kirada oturur ya mütevazı evleri, arabaları vardır.
Ama bu muhaliflerin bindikleri arabaları hükûmete yakın gazeteciler rüyalarında bile göremezler.
Bunların Boğaz’daki bir gecelik rakı sofrası beri taraftakilerin bir aylık geçimine tekabül eder.
Bunlar zeki olmakla övünürler, kendilerini kültürlü zannederler, cesuruz diye caka satarlar.
Ne zeki ne cesur ne de kültürlüdürler.
İslam’a ve milletin kutsal değerlerine düşmanlık yapmayı kültür, hakaret dilini de cesaret zannederler.
Hem sürekli saldırırlar hükûmete hem de özgür değiliz derler.
Bunlara açılan soruşturmaların hiçbirisi eleştiriden ötürü değildir.
Soruşturmalar genelde yalandan ve hakaretten açılır ama eleştiriden dolayı soruşturma açıldı diye yanılmaya hazır bekleyenleri yanıltırlar.
Özgür gazeteciler susturuluyor derler.
Kendilerine yakın belediye başkanlarının önünde dört büklüm olurlar, onlar su içme dese suya düşman olurlar ama hükûmete gelince sesleri çok çıkar ve nasıl oluyorsa cesur ve özgür olduklarından dem vururlar.
Ülkemizde yalnızca doğruları yazacak bir gazete kurulacak olsa gazete patronu isterse hükûmet düşmanı olsun; bilgi, birikim ve liyakatine bakarak satılık olmayacağından emin olacağı gazetecilerden işe almak için başvuru istese “muhalif basında çalışmıyor” olmasını şart koşar.
Çünkü ahlaktan yoksun, hakaret ederek, yalan söyleyerek, kıvırtarak, lejyonerlik yaparak, aleni bir şekilde kalemini satarak reyting elde eden insanlara gazeteci denmez. ABD merkezli özel vakıfların fonladığı gazetecileri hatırlayın…
Semirdikçe içinde yaşadığı toplumun değerlerine ters düşen, kutsallara saldıran insanların gazeteci diye pazarlandığı tek yer Türkiye’dir herhâlde.
Bu da bizim en büyük ayıplarımızdan biridir.
https://www.dirilispostasi.com/ozgur-basinin-koleligi