İNSAN YOLCULUĞA KENDİNİ KEŞFETMEK İÇİN ÇIKMALI
Trafikte en can sıkıcı durum, trafik kilitlendiği zaman, herhangi bir şeritte giderken, diğer şeridin hafif hareketlenmesine aldanarak o şeride geçip de eskiden bulunduğumuz şeridin akıcı hale gelmesi ve bir daha o eski şeride dönmemizin imkânsızlaşması.
Hayat da öyle değil mi? Kilitlendiğimizi sanıyoruz, bir de bakıyoruz ki hareket ve kımıldama gördüğümüz alana geçtiğimizde asıl yerimize dönme şansımız kalmıyor.
Hakkınızda hayır gibi görünen şeylerde şer, şer gibi görünen şeylerde hayır var, ilahi buyruğu iliklerimize kadar işlemedikçe, özümsenmedikçe; kuruntularla, aldanışlarla ve öykünmelerle ömrümüzü heba edip duracağız.
Anlık heva ve heveslerle, günü kurtarmaya çalışmakla, gelecek beklentisi ile yerimizi sağlamlaştırmaya çalışmakla, ayak oyunları ile hayatımızı garanti altına almaya çalışıyorsak, yanıldığımızın resmidir.
“Karar verme aşamasında iken nefsinize hoş gelen kararlar veriyorsanız bir daha düşünün ve doğru kararı vermek istiyorsanız nefsinize ağır gelen kararları verin daha az yanılırsınız”, sözü ile hareket etmek ağır geliyor. Oysa kırdığımız ya da kırmak üzere olduğumuz insanları kazanma yoluna gitmek, alacağımız kararlarda kimseyi incitmemek ancak ve ancak kişisel çıkarımız yolunda özveride bulunmakla gerçekleşir. Zaten kendi çıkarımızı düşünmediğimiz zamanlarda verdiğimiz karar çevremizdeki insanları zor durumda bıraksa bile kabul edilir. Hem kendimiz bunu daha kolay açıklayabiliriz hem de uzun vadede haklılığımız teyit edilir.
Peşine düştüğümüz fırsatçılık ve açıkgözlülük hiçbir zaman bizi yükseltmez, kısa vadede kazanacağımız kazanımlar, hayatımızın ileriki zamanlarında bize doğrultulmuş bir silah olur. Kilitlenen trafik örneği gibi şerit değiştirince kendimizi kilitler ve düştüğümüz duruma kendimiz bile “ben nerde hata yaptım?” türküsü söyleriz. Kendimizi kurtarma çabası içerisindeyken çevremizdekilere verdiğimiz zararların telafisi bile imkânsız hale gelir. İç huzur arıyorsak eğer, bunun en kolay yolu kendimize; “Bir dirhem bal için bir çeki odun yedirmemek” olacaktır.
Biz insanları nasıl görmek istiyorsak öyle olmak durumundayız, yoksa ben çıkarlarım doğrultusunda hareket edeyim ama herkes çok objektif olsun, kimsenin hakkına göz dikmesin, kimse kimseyi üzmesin diyorsak hem çok bencil hem de çok itici oluruz.
İnsanların en büyük handikabı, herhangi bir ortamda, sohbet esnasında, öyle güzel cümlelerle konuşup, öyle derin anlamlı sözler sarf edip bunu hayatlarında tatbik etmemektir. Aslında “ben dediğim gibi olmak istiyorum” anlamı da gizlidir sözlerinde ama bir türlü hayata geçiremezler, nedense. Güzel söz söylemek; bir daha karşılaşmayacağımız insanların arasında bizi iyi bir konuma getirebilir. Lakin, davranışlarımızı gözlemleme fırsatı olanlarda uyandırdığımız sevimsizlik, dışlanmamıza ve “ne diyor, ne yapıyor?” bakışlarının üzerimize çevrilmesine sebep olur.
İki kişinin arasını düzeltirken, bir arada yaşamayı beceremeyen insanları bir arada yaşamaya ve yaşarken birbirlerine iyi davranmaya ikna ederken, o insanlar için bulduğumuz çözümleri bir de kendi hayatımıza uygulamaya gayret etsek, hayattan daha çok zevk alma ve huzuru bulmaya odaklanırız. Dışarıdan baktığımız zaman gördüğümüz aksaklıklar ve bulduğumuz çözümler, aslında kendi aksaklıklarımızdır biyerde. Bunu idrak etmeli ve bu yolda çaba sarf etmeliyiz.
İnsanlar her şeyden önce, kendilerini keşfetmek zorundadır, kendini yönetmek, ne yapıp ne ettiklerini bilmek, neyi sevip neyi sevmediklerini öğrenmek ve kısaca kendilerini tanımak mecburiyetindedir. Bütün bunları bildiğin zaman, zaten bir başkasının hayatına müdahale etmene gerek kalmaz ve insan biriktirmeyi öğrenirsin. Sana yapılmasını istemediğin hiçbir şeyi bir başkasına yapma cesaretini göstermez, bulunduğun ortamların aranılan insanı olursun.
Suları yokuşa akıtamazsın ama yönünü çevirme gücünü kendinde bulduğun zaman başarı kaçınılmazdır.
{fcomment}