N’ABER PARALEL MİKROPLAR?
Çok sağlıklı besinlerin arasından, çok sağlıklı bir şekilde vücuda girmişti mikrop.
Kendisini öyle güzel kamufle ediyordu ki, vücuda gireli epey zaman geçmesine rağmen vücutta herhangi bir kırgınlığa neden olmuyordu.
Öyle ki, diğer sağlıklı vitaminlerle birlikte çok da iyi anlaşıp, vücuda önceden girmiş olan mikropların da dışarı atılmasına yardımcı oluyordu. Hatta vücudu koruyordu yeni mikroplardan.
Neticede, bulunmaz bir mikroptu. Ama mikroptu yani.
Nerede, ne zaman faaliyete geçeceği, vücudu ne zaman tökezleteceği, ne zaman öldüreceği konusunda kimsenin bir fikri yoktu. Zaten herkes onu mikrop olarak görmüyordu.
Görenler yok değil miydi? Vardı elbette. Lakin görenler de, kendilerinin acaba yanılgı içinde mi olduğunu düşünüyorlardı, belki de haksızlık ettiklerini, mikroba karşı…
Kuşkular bitmek bilmiyordu ama bekleyelim görelim yoluna girmişlerdi.
Mikrop birkaç kez başını gösterdi. Münferid bir olay sanılarak ört bas edildi.
Eline hançeri almıştı bir kere.
Onca uyarılara rağmen vücut kendini koruma gereği duymuyor, bu mikrop öyle bildiğiniz mikroplardan değil diyerek savunma sistemini harekete geçirmiyordu.
Elindeki hançeri önce can damarına sapladı mikrop vücudun. Damar çok sertti. Kesilmedi.
Sonra gemi azıya almadan önce algı operasyonuna başvurdu.
Önce kamuoyu oluşturup sonra vuracaktı son darbeyi.
Biraz daha beklemeyi yeğledi.
Vücuttaki pisliklerin harekete geçmesine müsamaha gösterdi. Sessizce ve sinsice bekledi, el altından destek de verdi, pisliklerin vücuda verdiği zararın ortağı oldu ama kendisini gizlemeyi başardı.
Vücut yağmalanıyor, bu mikroplar bıyık altından gülüyordu.
Bir yandan da hançerin ucunu batırıyorlardı.
Vücutta eşi benzeri görülmemiş bir şok oluştu. Tüm savunma sistemleri devreye girdi. Yağma bitince gene rehavete kapılan vücut hiç beklemediği bir zamanda tam kalbine saplanan bir hançer ucu gördü.
Kalp tekledi, ayaklar sendeledi. Kafa dönmeye başladı. Kara bulutlar ortalığı toz duman ediyordu.
Vücut gene bir şokla uyandı sabah uykusundan. Kötü bir rüya görmüş, karabasanlar ahtapot gibi sarmıştı elini, kolunu…
Gene büyük bir şok altına giren vücut tüm sistemleriyle kendini savunur duruma geçti. Kalp yara almıştı ama beyin sağlamdı.
Mikrop gene avucunu yaladı, avucunu değil, vücuttan çıkacak ne kadar mikrop yeri varsa hepsini yaladı.
Yaladıkça doymadı tabi, aldığı kilolar neticesinde semirdi ve kendisinin pislik yığını olduğunu unutup vücudun her hareketine engel olmaya çalıştı.
Diğer mikroplarla ve pisliklerle yeryüzünde eşi benzeri görülmemiş her türlü ittifaka evet dedi.
Tüm pisliklerin gideceği yere giderken de sağa sola kılıç sallıyor, lağım çukurundan feryat ediyordu.
Yenilgiyi, haksızlığı, ihaneti bir türlü kabullenmek istemiyordu.
Son bir kalesi kalmıştı bu pisliklerin. Orayı bari kurtaralım ve hiç olmazsa elimizde kalan tek hançerle vücudu işlemez hale getirelim, İsrail ve Amerikalı dostlarımızın işini kolaylaştıralım istiyorlardı.
Son kaledeki umut da milletin ve vatan sevdalısı insanların ıkınmasıyla cehenneme doğru yol aldı…
https://twitter.com/saskinkelimeler
https://www.facebook.com/cayvarmi