Kendime geçmeyen sözlerim var
Kendime geçmeyen sözlerim var
Farklı ve güzel bir söz söylemeye gör, duyulmamış bir hikâye düşmesin dilinden, hayran bırakırsın etrafındaki herkesi.
Kafiyeli şiirlerin olsun, kalbe ve ruha hitap eden, kulağı da unutmadan.
Kocaman kocaman yazarlardan, bilgelerden, velilerden duyduğun, okuduğun ne varsa aktar insanlara. İnsanlar aç, insanlar hayranlık besleyecek insan arıyor her yerde.
Kükret sözlerini, sağanak bir yağmur gibi yağsın üstüne herkesin. Herkes gözlerini dört açmış, senden gelecek güzel sözler bekliyor.
Karartılı gökler gibi gürülde hadi.
Dalgaların gemileri alabora etmeden, tutunamazsın gönlünde insanların.
Güneş gibi kavursun yüzlerini insanların öyle bir söz et ki…
Herkes evini barkını, çoluğunu çocuğunu terk etsin, şehirler homurdansın arkandan sen söz ettin diye. Hatta gittin diye…
Ettiğin sözleri, kurşun gibi işler sanırsın oysa! İşler beynine nakış nakış insanların. İnsanlar hayatlarına yeni bir yol çizer sen söz ettin diye.
Aman ha sakın sözlerini içine işleme. Yaşamına tatbik etme, ne gereği var zaten. Parıltılı, cilalı bir devirde zaten kamaştırıyorsun gözlerini insanların.
Sükût da et ara sıra, bakarsın ona da hayran kalırlar ve sükût etmenin ne kadar önemli olduğundan bahsederler için açılır, kibirlenirsin.
İşaret parmağını sallayarak insanların, toplumların üzerine herkese nizam ver. Saklandığın, gizlendiğin, kuytularda barındırdığın günahlarından kime ne canım?
Sen piri paksın. Sen sözünü söyler işine bakarsın. Hayatına tatbik etmeden yaşarsın tüm sözleri, insanların üzerlerinde tahakküm kurmanın başka yolu var mıdır ki?
Herkesin kulağında çınlamak ne kadar da fiyakalı. Ne kadar da acayip ve farklı görünüyorsun! Sen dünyanın belki de gidersen arkandan ağlayacağı en önemli adamısın.
Kendine beş kuruşluk meymenetin olmasa da, sen içinde hazineler barındırıyorsundur. Bir akçesini satıp karnını doyurmayı akıl edemeyen cimri define avcısı gibisindir belki. Herkese nizam veriyorsun, kendine ekmek vermek gelmiyor aklına.
Kendini çürütüyorsundur içten içe. Sözler içinde uğulduyor, yansıyor kendinden başka herkese.
Kalbine söz geçirmek şöyle dursun beynine bile söz geçiremiyorsun. Rüzgârın önündeki yaprak gibi dalından düştüğün yetmezmiş gibi, bir de başkalarının toprağına düşmekte beis görmüyorsun.
Adam akıllılık edip herkesi sefere çıkartacak kadar borun ötüyor da, kendine öttüremiyorsun borunu, kalk borunu, git borunu!
Üzerine ölü toprağı serpilmiş o kadar insanı uyandırıyorsun yüz yıllık uykularından ve keşmekeşliklerinden de kendin hala yatakta ızdırap keyfi yaşıyorsun.
Güneş senin pencerene uğramıyor, namlu dönmüyor senin yüzüne, başkalarına çevirip namlunun ucunu hayata döndürüyorsun da başkalarını da, kendin hala söz söyleme derdindesin.
Söz bittiği an, gözde fer kalmadığı an, özde sen kalmadığın an, elini eteğini çektiği an güz, kışa ramak bile kalmamışken, nefretini besleyen baharlara kucak açıp gene düşeceksin girdaba.
Belki de sana doğrultacaklar sözleri, bunu bekliyorsundur, beklemekle kalmıyor, en üşengeç halinle kalkıp arıyorsundur. Elini uzatıp gitmeni sağlayacak eller yokluyorsundur.
En güzel hikâyeyi en sona saklıyorsundur kim bilir?
mustafasus@hotmail.com
{fcomment}