EKLEME BEYİNLE SİYASET
Henüz çocukken ben, evimizde konuşulan siyasetten öylesine etkilenirdim ki, büyüklerin yanından hiç ayrılmak istemezdim. Onlar konuştukça içim yanardı ama gene de dinlerdim.
80 ihtilali dönemindeki ateş bizim de ocağımıza düşmüş, yanmıştık. Somut bedeller ödedik. Ödedik ödemesine de, siyasi yasaklar kalkıp Milli Görüş’ün her seçimden hezimetle çıkması sonucu o çocuk aklımla hep şunu düşünürdüm:
Seçimlere giren Erbakan Hoca’nın her dediği doğruydu, azmi yerindeydi, bizleri arkasından sürüklüyor, “tek bir çiçekle bahar gelmez ama o çiçek de baharın müjdecisidir” düsturuna inandırıyordu.
Ama fakat lakin…
Seçimlerde hep yeniliyordu.
Anlayamıyordum. İnsanlar nasıl da başkalarına inanıyor?
Müslüman bir ülkede, hiçbir dini prensipleri olmayan, ellerinde içki kadehleriyle poz verenler nasıl oy devşiriyor?
Seçim meydanlarında Kur’an-ı Kerimi öpüp de, kapalı kapılar ardında, İslam’ın panzehiri benim diyenler, nasıl ülkede onlarca yıl hüküm sürüyordu?
Zaman ilerledi ve kimin ne mal olduğu ortaya çıktı.
Bağrımıza taş basarak geçirdiğimiz seçim dönemleri sona erdi.
Haklı olmanın, doğru yolda yürümenin, doğru işler yapılacağına olan inancın zaferi kutlanmaya değerdi.
Baharın müjdecisi çiçek her yerde açtı.
Öyle ki açmakla kalmadı, yeni çiçekleri de beraberinde getirdi.
Ütopya denilen ne varsa hepsi bir bir gerçekleşti.
Rüzgârı arkasına -yapıp ettikleriyle- alan bir siyasi hareket, şimdilerde tüm dünyaya parmak ısırttırıyor.
Bu kadar uzun girizgâhtan sonra sadede gelmemiz gerekirse;
Deniliyor ki: “Nasılsa Tayyip’in arkasındaki rüzgâr tersine dönecek. Bir gün o da tadacak yenilgiyi.
Bunu derken ne yapıyorlar? Yani rüzgârın yönünü değiştirmek için?
Kim ülkede kaos çıkarıyorsa peşinden koşuyorlar.
Gezi diyorlar, hurra!
17 Aralık, hurra!
Taksim, hurra!
Ölen bir çocuğun bedeninden siyaset, hurra!
Adamın elinde uzun menzilli hançer, ta Amerika’dan ülkemizi sırtından vuruyor, hurra!
Hukukçuların gugukları, hurra!
Ülkeyi kurmakla övünen, Kemalist felsefeyi kafamıza matkapla sokmaya çalışan, solculuğu bir siyasi görüşten öte, felsefik bir hareket diye yutturmaya gayret eden; muhafazakâr kesimi her fırsatta aşağılayan tiplerin geldiği noktaya bakar mısınız?
Adamlar, belediye başkanlığına milliyetçi aday gösteriyorlar.
Cumhurbaşkanlığına aşağıladıkları Muhafazakâr tipleri öneriyorlar.
Sosyal medyada geyik çevirerek de, başarılı olacaklarına inanıyorlar.
Yılmaz Özdil okuyarak suni teneffüs yapıyor, Sözcü gazetesi okuyarak da kendilerini tatmin ediyorlar.
Başa dönelim.
Biz çocukken, her söylemimiz doğru ve neden başarılı olamıyoruz? Sorusunu soruyorduk da, bu ekleme beyinli tipler;
Her söylemimiz yanlış olduğu halde hala Gezi’den, şuradan, buradan medet umuyoruz, aptal mıyız biz? Demiyorlar.
Sokaktan iktidar devşirilmez! Bunu artık sokun o küçük beyninize!
Çalışacaksın, çalışacaksın, çalışacaksın!
Çalışmayı, proje üretmeyi, kitleleri peşinden sürüklemeyi bilmiyorsan da itaat edeceksin!
Ben asiyim, itaat etmem diyorsan, kuzu kuzu her seçimde boyunun ölçüsünü alacaksın!
mustafasus@hotmail.com
www.mustafasus.com