DÜŞ’E KALEM
Başlı başına bir yenilgiydi işte, tahammül sınırlarını zorlasa da, sinir uçlarına dokunsa da, yenilgiydi, yenilmişti…Bağışıklık sistemi çöken bir bünye gibi, yelden alıyordu, gidenlerin ardından, bakakalıyordu! Geleni buyur edecek bir kalbi yoktu, kalbinde oturacak yer yoktu, virane gibiydi, yıkıp dökmüşlerdi, yıkılıp dökülmüştü.
Başı dik ve mağrur olmayı yedirememişti kendisine, Kaf dağından haber gönderseler bana mısın demeyecek kadar güveniyordu kendine, hazmedemedi…
Islık çalmayı çok severdi elleri ceplerinde kaldırım arşınlarken, ay eşlik ederdi, ayın aydınlattığı yüzü görmek istemezdi, zaman geçer aylar eşlik ederdi.
Yaprak yaprak döküldü yüzü, yüzünü döktü, zemheri lapa lapa gelmeden eridi gitti. Kor etmiyordu ateş, kar etmiyordu apansız bastıran kış.
Bahara çıkmak istemiyordu, bahara çıkılmazdı, çiçekleri koklamayı özümsemiyordu, özlemiyordu, ya dalgalar alıp götürmeliydi, ya dalgaya alıp götürmeliydi.
Deniz soğuktu, deniz ürpertirdi, ürperdi! Perdeleri deldi ayaz, girdi ciğerlerine, canevinden girdi, can! evine uzak bir yerde oturuyordu…
Ayazdı, kıştı, gelenleri kışkırttı. Gelenler geldikleri adreslerden kışkışlandılar mı? Dedi. Dedi ve yutkundu, düğümlendi boğazında susmalar, sustukça yırtınmalar. Bir boşluk büyüttü içinde, hikayesini büyüttü boşluklarda, boş boş hikaye türetti…
Dil’i geçmiş bir zamanla hikaye geçmiş zamanı geleceğe taşıdı, güzellemeleri, tekerlemeleri dökerek suya…
Su bulanıktı, berraktı aynalar, ilk defa berraktı ve görüyordu suda yalpalanan suretini, aynadaki dik duruşuyla kıyasladı, kıyasını hazmetmedi, hazzetmedi bu kıyastan.
Hiçbir kıyastan hazzetmeye hazzetmeye kıyas yapıp dururdu, beyninde bir silah şangırtısı, kendi beynini vururdu.
Terk edilmiş olmayı varsayarak avunurdu, gidilen olmanın verdiği gururu yaşardı her gün, yenilirdi, yenilmek kolaydı, kazanmak zor.
Kazanmayı kazanda kaynamadan elde edemezdi, kaynamazdı da, kaynattılar kazanda, kazandırmadılar. Tiz bir ahenkle saldırdı şarkılara, şarkılar kaynamış gibiydi kazanda, kazanılmış şarkılar.
Büsbütün koptu, başlangıçla bitişi değdiremedi birbirine, nasıl başlarsan öyle biter sözü havada kaldı, asılı kaldı işte, astılar, umudu astılar, beslemeyip…
Besleme bir çelişkiyle beslendi, besledikleri dolaşmadan ayağına, gitmek ve hatta kaçmak istedi.
Yüzükoyun ant içti, sırt üstü dualar eşliğinde, yan geldi, yana yakıla, ite kakıla, kalakaldı.
Ağız dolusu aşk kustu, aşkından oldu, içindeydi, öksüz kaldı, yenildi, yüzyıl savaşları gibi esaretine doyum olmazdı aşka mahkumiyetin, aşk, aşksız kaldı.
Raylar gibiydi, aşkla yan yana kol kola giderdi, paraleldi, kesişmediler coğrafyadan mülhem, raylar uzadı gitti, deniz boşluğuna düşene dek!
mustafasus@hotmail.com
{fcomment}