Site icon Mustafa Süs'ün kişisel blogu

DEDİKODUYU HİÇ SEVMEM AMA…

Paylaş

DEDİKODUYU HİÇ SEVMEM AMA…
Eleştiriyi çağımızın en önemli hastalığı sanıyoruz. Binlerce yıl önce yazılan kitaplarda yolculuk yaparsanız, eleştiri insanlığın doğuşundan beri var.
Sosyologlar yapıcı ve yıkıcı eleştiri olmak üzere eleştiriyi ikiye ayırırlar.
Onların ikiye, üçe, dörde ayırması bir şey değiştirmiyor.
Yapıcı eleştiri bizim kültürümüzde yok denecek kadar azdır.
Herkes her şeyi herkesten iyi biliyor.
İki koyun güdemeyenler bin koyun güden çobanı da eleştiriyor, kasaplık yapan kahvehane işleteni de eleştiriyor.
Öğrenci öğretmeni, öğretmen öğrenciyi eleştiriyor.
Eleştiri, fikir çatışması, karşılıklı tartışma bunlar sağlıklı koşullarda yapılırsa mutlaka iyidir ve fikirlerin çatışmasından doğacak kıvılcım insanlarda olumlu etki bırakabilir, doğruyu bulma konusunda olaylara tek pencereden bakılmasını engelleyebilir.
Bizde öyle değil maalesef. Kimse kimseden memnun değil.
En basit gibi görünen eleştiri biçimi de;
“Şu şahıs ne kadar dedikoducu” cümlesidir. Bu cümleyi kurmayan, bu cümleyi duymayan var mı içimizde?
O şahsın ne kadar dedikoducu olduğunu söyleyerek sen ne yapmış oluyorsun? Kendini ele vermiş, maskeni düşürmüş, kendinden insanların nefret etmesini sağlamış olmuyor musun? Üzerinde durulması gereken o kadar hassas bir başlangıç ki bu cümle…
Diğer tüm eleştirilere ışık tutacak mahiyette.
O bu işi iyi yapamıyor, diyerek çene çalanların çene çalarken yaptıkları ne?
Zamanında derse girmeyen, öğrencilerin zamanını çalan öğretmenlerin, öğretmenler odasında siyasileri hırsızlıkla itham etmesine benziyor insanımızın durumu.
İçi boş önyargılardan tutun da, kulaktan dolma bilgilerle birilerini itham etme hastalığından ne zaman kurtulacağız?
Beş vakit namazını camide cemaatle kılan, evinde sürekli Kur’an okuyan, ben Müslümanım diyerek böbürlenen insanların okuduğu Kur’an’da yazan ayetlerin anlamını onlara nasıl öğreteceğiz?
Eğitim camiasına çok iş düşüyor, ana babalara çok iş düşüyor da…
Asıl o işimizi görmeleri gerekenleri eğitmek için hangi metodu uygulayacağız?
Onların sağlam nesiller yetiştirmesi için kaç bin dereden su getireceğiz?
Kendisine çekidüzen veremeyenlerin yetiştirdiği nesilden ne gibi beklentimiz olacak?
Ağaç dikerken fidanın kökünü toprağa yerleştirmesini bilmeyenlerin fidan kurudu deme hakları var mı?
 


Paylaş
Exit mobile version