DANSÖZ MEDYA
Hükümet yanlısı yazılar döşeyerek her fırsatta yalakalık yapan bizlerin mi işi zor yoksa sahibinin elindeki fino gibi kendi fikirlerini açıkça yazamayanların mı?
Bizim durumumuz belli. Biz her fırsatta gücümüz yettiğince, dilimiz döndüğünce hükümet lehine yazılar yazıyoruz.
Yüksünmüyoruz da.
Ne bizi yaftalamalarına aldırıyoruz ne hakaretlerine, ne küfürlerine.
İşimiz bu.
Bir davaya inanmışız. Kendimizi bildiğimiz günden beri aynı yerde duruyoruz. Değişmiyoruz mu? Tabii ki değişiyoruz, gelişime açık bir şekilde.
Ülkemizin yol alması için çaba sarf ediyoruz. Bu uğurda her türlü zorlamalara, önümüze çıkan her engele meydan okuyarak.
Sesimizi değil, sözümüzü yükseltme derdindeyiz, karınca kararınca.
Acayip nemalanıyoruz da ha.
Her yazdığımız yazıda, makamlardan makam beğeniyor, ceplerimizi cukkalarla dolduruyoruz.
Yanlış görünce eleştiriyoruz da, sinik kalıyor eleştirilerimiz.
Her ne kadar şeytan taşlamaktan Kabe’yi tavaf etmeye fırsat bulamasak da, sinik de kalsak eleştiri oklarını çevirdiğimiz de oluyor hükümete.
Bizim eleştirilerimiz de, övgülerimiz de kendimizi tatmin etmek için değil tabii ki. Ya da birilerine şirin görünmek için falan hiç değil.
Benim derdim, kendilerini merkeze konuşlandıran medyanın içine düştüğü durum.
İplerini birilerine teslim edenler…
İçlerinden geldiği gibi yazamayanlar.
İç sesleri farklı, kağıda düşen satırları farklı olanlar.
Hiçbir konudaki öngörüleri gerçekleşmemiş olan bu satılık kalemler, Cumhurbaşkanlığı seçimine günler kala, kalemin arkası ile yazılar yazıyor ve bunlara inanacak kitle arıyorlar.
Hepsi adı gibi biliyor bu ülkenin bir numaralı koltuğuna oturması gereken şahsın kim olması gerektiğini.
Ekmel Bey’in bu koltukta eğreti duracağını, bu işi götüremeyeceğini, seçimde hezimete uğrayacağını biliyor.
Adaylığı açıklanınca yazdıkları yazılara bakıyoruz; olmaz bundan diyenler, gün geçtikçe, sahiplerinin emriyle, olurmuş bundan, demeye başladılar.
Öyle belli oluyor ki kıvırdıkları, dansözlere taş çıkartırcasına kıvırıyorlar.
Ve bu kadar kıvırma işine de para yapıştırmamızı bekliyorlar. Kusura bakmayın da, sen Çanakkale havasına oynuyorsun, onlar “Boğaz” havası çalıyorlar. Çalan oyun havası ile senin ritimlerin birbirini tutmuyor ağa!
Ciğerci kedisi olman güzel de, salladığın kuyruk eline ayağına dolaşıyor.
mustafasus@hotmail.com
www.mustafasus.com