Balık baştan kokmaz
Dünyanın kötülüklerine karşı tek ilaç, şahısların ruhsal reformlarıdır… der Tolstoy…
Yani devleti yönetenler toplumdaki kötülüğü yok edemez, toplum kendini ıslah etmedikçe.
Kimsenin de böyle bir reforma ihtiyacı yok gibi görüldüğü üzere. Herkes devletten;
Ahlaklı, dürüst, kendini bilen nesil yetiştirmesini bekliyor.
Kimse kendisine toz kondurmuyor.
Oysa bozuk karakterli bireyler arttıkça toplum daha da bozuluyor. Toplum bozuldukça da ”Nasılsanız öyle yönetilirsiniz.” Hadis-i Şerifi devreye giriyor.
Bozuk olan her şeye itiraz bireyler tarafından olmalıdır.
Bunun olabilmesi için de tabi ki bireylerin bozuk olmaması, ruhsal reformlarını tamamlaması, kendisini ıslah etmesi gerekiyor.
Kendisini ıslah etmeyen bireylerin sadece kendisine değil etrafındaki insanlara da zararı dokunacaktır.
Nasıl ki çürük bir elma kasadaki diğer elmaları da çürütürse insan da insanı çürütecektir.
Bunun tam tersi de olabilir.
Kötüden iyiye doğru evrilen insan etrafında güneş gibi parlar ve diğer insanların da iyi olmasına vesile olur.
“En sağlam tebliğ yaşayarak yapılan tebliğdir.” prensibine göre, insanlar iyi olanı, iyiye gideni hem takdir edecek hem de taklit edecektir.
Bu taklit sonra bünyede sağlamlaşacaktır…
Toplumları dönüştürmenin yolu budur.
Devlete düşen görev, iyiliğin artmasına imkân sağlamasıdır.
Sanatçıya, bilim ve ilim adamlarına vereceği destekle; görsel ve yazılı basına, sosyal medyaya getireceği denetimle iyiliğe destek olabilir.
Uygulanabilir, toplum vicdanında makes bulan kanunlarla da kötülüğe karşı ağır yaptırımlarda bulunabilir.
Hem örnek teşkil etmesi hem de caydırıcı olması hasebiyle insanların ruhsal reformlar yapmasına destek olmuş olur devlet.
Ayrıca devlet diğer tüm kurumları ile toplumun ıslah olması için gayret sarf edebilir.
Şöyle ki:
Adaleti sadece adliyede değil her alanda tesis ederek,
Torpili, rüşveti, adam kayırmayı kat’i surette yasaklayıp bunlara karşı müsamaha gösterenlere çok ağır cezai müeyyideler uygulayarak…
Teker teker sadece bireylerden ruhsal reformlar beklemek abes olur.
Hem tepeden tırnağa kokuşmuşluğun önüne geçilmeli hem de alttan üste doğru iyiye yönelik gelişme hız kazanmalı.
Hani eğitim her alanda diyoruz ya…
Eğitimi okullara, ibadeti camilere, yardımseverliği Kızılay gibi kuruluşlara, topyekün düzelmeyi de devletin uhdesine hapsedersek kokuşmuşluğa hiçbir şekilde çözüm bulma şansımız olamaz.
Ben istediğim gibi yaşayayım, sen de benim istediğim gibi yaşa! konusunda esaslı devrim yapmalı, ben de başkasından istediğim gibi yaşamayalım demeyi şiar edinmeliyiz…
Tolstoy’un istediği türden ruhsal reform yaparak tüm putları devirir en büyük putun boynuna da baltayı asabiliriz…