KONYA’DA AK PARTİ ALGISI


KONYA’DA AK PARTİ ALGISI

İnsanların başarısı her zaman istatistiki verilerle ve grafiklerle değil bazen de algılarla ölçülüyor.

İş başına gelen insanların, dün şu kadar başarı vardı bugün şu kadar diyerek, yükselen çizgileri göstermeleri ve kendi haklarının teslim etmelerini istemeleri şaşırılacak bir konu değil.

Konya Ak Parti İl Başkanlığı için kongreye sayılı günler kaldı.

Başkan Ahmet Sorgun, iş başına geldiklerinde üye sayılarının 111 bin olduğunu 41. Sırada olduklarını, şimdi 230 bin ile dokuzuncu sırada olduklarını ifade ediyor ve ilk beşe gireceğiz önümüzdeki dönemde, diyor.

Bu tür istatistiki bilgiler doğru.

Yerel ve genel seçimlerde yükselen grafik ve alınan oylar da belli. Ak Parti Konya’da Başbakanı hiç kaygılandırmadı. Ülke genelinde hep örnek şehir oldu.

Sorgun’un kendi ifadesiyle, bu sadece kendilerinin başarısı değil aynı zamanda Konya’nın geçmişten gelen birikiminin de etkisi olduğunu söylemişti. Yani demişti ki, biz her ne kadar başarılı olsak da bu sadece bizim gayretimiz değil, Konya’nın böyle bir potansiyeli zaten vardı.

Bu söz çok mühim. Her başarıyı kendi hanesine yazdırmak isteyen tiplere, bazı başarılarda konjonktürün ve geçmiş birikimin de katkısı var, diyebilmek, dedirtebilmek.

Bu yönüyle Sorgun’u kutluyoruz.

İşin bir de başka boyutu var. O boyut gerçekten çok önemli.

ANAP döneminde olduğu gibi, partiyle hiç alakası olmayan insanların, partiliymiş gibi gelip tüm ihaleleri götürmesi ve ANAP’ın çözülme sürecini başlatması bilinen bir gerçek.

Kapalı kapılar ardında dönen dolapları kimse bilmiyor gibi görünse de, işin esası hiç de öyle değil.

‘Başbakanı fakir sofralarında, illerdeki yöneticiler de işadamlarının sofrasında’ algısı var ve bu algı ne derseniz deyin, ne yaparsanız yapın değişmiyor. Ağzımızla kuş mu tutalım? Demenin bir mantığı da yok.

Başbakan ağzı ile kuş tutmuyor ama ona hiç kimse zengin babası dedirtemez. O oldum olası fakir babasıdır, düşenin dostudur, anaların hayır duası ile ayakta duran bir dünya lideridir.

Partiden hiçbir beklentisi olmayan ama hakkını da alamadığını düşünen ve bir yerlerde dayısı olmayan nice gönüldaşlar var.

Karakoç’un şiirindeki gibi,
“Sordum memleketin neresi gardaş?
Köy dedi yutkundu, eğdi başını…”

Memleketi köy olan ya da kısaca dayısı olmayan nice insana kapılar öyle bir kapanıyor ki!

“İçmedi masada unuttu çayı
Kalktı ki garsona vere parayı,
Uzattı çakmağı ve sigarayı
Say, dedi yutkundu eğdi başını.”

Diyerek ters yüz olmuş vaziyette gerisin geri gidenler ve bir daha dönmeyenler…

Bu insanlar gene bağrına taş basıp oylarını verirler, bu insanların gözlerinden yaş değil kan akar ve sileni olmaz.

Bizim ağababaların işleri de tıkır tıkır yürür.

Bu algıyı değiştirmek zorundasınız kıymetli yöneticiler!

O gözyaşlarının seli çok şiddetli olur. Konjonktür değişince anında saf değiştirecek olan şimdiki cüzdanı kabarık cinslerin kuş sütü eksik olmayan sofraları sizi Allah katında göğe çıkartmaz ama o gözü yaşlı kimselerin gözyaşları sizi boğabilir.

Unutmayın: “Yaşam herkesten yana olmayabilir ama ölüm tarafsızdır.”

Not: Bu samimi duygularımı yazarken kimseyi peşin hükümle yargılamak değil amacım. Bir algıdan söz ettim. Nedir?

Dost değildir uyarmayan.

www.mustafasus.com

mustafasus@hotmail.com

{fcomment}


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube