KAZDIĞI KUYUYA, KUYUYU KAZANLAR DÜŞER (Deneme)
Hangi işaretler seni yanlış yönlendirdi de itildin uçuruma? Hangi yol çıkmazdı da girdin bilinmez sokaklara? Karanlıktı yüzü insanların, ay karanlık geceyi ışıtmıyordu, ışıtmıyordu güneş kapkara ruhları.
Hangi yıldıza yön ver, rehberim ol dedin de sana yol vermedi, götürmedi seni istediğin yere?
Karanlıklar koyuyken sabah olmaz mı? Gün doğmaz mı senin de başına?
Sessizsen, çaresiz değilsin, avazın çıktığı kadar susuyorsan kimsesiz değilsin. Hor görsünler, biçare sansınlar, yollarına diken dökenler çarıksız zannetsinler seni…
Dikenleri başkaları için dökenlerin ayağına er geç batacaktır, düşecektir haince kazılan kuyulara kuyuyu kazanlar.
Sen derinden kaldır ellerini semaya, sen var olduğunu haykır, yoldan sapma. O öyle bir tuzak sahibidir ki, Nemrut’u bir sinekle perişan eden, Firavun’u yarılan denizlerde boğan.
Ölümmüş, zulümmüş, ayrılıkmış, karanlıkmış… Kime kalmış bu dünya? Kim kazık çakmış da sen çakacaksın? Seni ne yıldırabilir ki haklıyken? Kimler alıkoyabilir yolundan?
Kaldırıp başını, karşına dikilen hayata derinden gelen sesini yükselt, yükselt ki görsünler seni, yükselt ki bilsinler senin pes etmeyeceğini.
Bazen yokluk çekersin, aç kalırsın, susuzluktan yanar ciğerlerin, sana reva görülen bir hayatı yaşamak zorunda kalırsın. O vakit diline destanımsı bir şiir düşer:
“Yokuşlar kaybolur çıkarız düze,
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze
Sapan taşlarının yanında füze!
Başka alemlerden farkımız bizim!”
Umutsuzluk kaybedenlerin rehberidir, karamsarlık seni alır içine de kaybolursun girdabında gecenin. Füzeler gün gelir atanın tepesine düşer de, şaşırırsın dilinle ikrar edip kalbinle tasdik etmediğin O’nun gücüne!
Hangi tuzağı tersine çevirmedi ki O? Hangi doğrunun yanında durmadı bu güne dek?
Tarih neleri yazdı, nelere şahit oldu nesiller…
Sen gücünü biliyorsun, sen uçuruma sürüklenirken ardından gülüneceğini mi zannediyorsun?
En kesif ordular bile katar katar gelirken, dirilip nasıl ayağa kalktığının farkında değil misin ecdadın?
Ayı sol elime, güneşi de sağ elime verseler, davamdan vazgeçmem diyen bir Peygamberin ümmetisin sen.
Dağ kovuklarında gizlenip de seni sinsice vuran, hain pusulardan er geç kurtulacaksın. Yeter ki kaybetme ümidini, yeter ki verilen değeri unutma, yüklendiğin misyonun farkında ol.
Bir ülke gözyaşı döker ardından, melekler ağlar saf saf. Gökten yağmur yerine rahmet yağar üstüne, sen mezarında üşüme diye.
Davan hak, yolun doğru!
Bilmelisin ki; uçuruma itilenler, itenleri de çekerler.
Bu ülke yalnız değil, sen de yalnız değilsin!
M’S