KALBE GİREMEYENLER (Deneme)
“Bir insan yaptığı işlerle, sergilediği tavırlarla şayet övülmek, kabul görmek, onaylanmak istiyorsa; bu kişi tutunamaz, kabul görmez, kimseye yaranamaz.”
Böyle söylüyor Montaigne o meşhur Denemeler’inde.
Şöyle bir bakıyorsun etrafa, fark etmez ya da aynaya, Allah rızası için yapılan o kadar az şey var ki.
Herkes bir onaylanma derdinde. Almış başını gidiyor bencillik, ego tatmini veya kabul görme hırsı.
Milyarlarca kişinin seni yere göğe sığdıramaması mı önemli yoksa tek bir yaratıcının senden razı olması mı?
Zaten işin esası şudur: Montaigne’in dediği gibi, şayet amacın birilerine yaranmak, onaylanmak veya övülmek ise, bu kısa vadede sana getirisi olan bir ticarettir belki lakin uzun vadede bu seni dışlayan bir pozisyona iter.
Bunun için demiyor muyuz? O kadar iyilik ettim, o kadar yardımda bulundum bak yine dışlanan ben oldum.
Sen olursun tabi dışlanan, sen iyilik etmemişsin, iyiliği kendi hanene yazılsın diye etmişsin, egonu tatmin etmek için yapmışsın her ne yaptıysan.
Çağımız insanının en büyük sorunlarından biri maalesef bu ‘onaylanma’ hastalığıdır.
Tabii ki her insan bir takım işler yaparken çevresi tarafından takdir edilmeyi bekler, bunda gocunacak kötü bir durum yoktur.
Hem insanı güdüler de bu tür onaylanmalar. Çalışma azmi verir insana, daha çok iş başarmaya iter insanları.
Demek istediğim bu tür onaylanmalar değil. Göz doldurma heveslileri var, göze girme heveslileri… Bir dirhem bal yedirip bir çeki odun yemeni isteyenler var.
Allah rızasını göz ardı edip, insanların kalbine, yaptıkları iyiliklerle, yardımlarla girmeye çalışan, giremeyince de ah edip vah eden insancıklar.
Bu tür insanları her zaman kendilerini överken buluruz. Her sohbet ortamında, her söz kendilerine geldiğinde sürekli kendilerinden, yapıp ettiklerinden bahsederler. İticidir sohbetleri, çekilmez olur belli bir zaman sonra.
Tutunamazlar, onay görmedikleri için de sürekli bocalarlar, yeni işler yapamadıkları gibi, başarısızlıkla sonuçlanır her atılımları.
“Kendisine güvenmeyen kişiler övülmek ister” der büyükler.
Omurgaları yoktur, hep birilerinin dayanağı ile ayakta kalmaya çalışılırlar ve dayandıkları kişiler çekilince aniden düşerler.
İyilik yapıp denize atar, balıklara isyan ederler sonra. Balık da fark etmez bu iyiliği Halık da fark etmez.
M’S
2011