HUZURSUZ KALDIYSAN…(Deneme)
HUZURSUZ KALDIYSAN…
Bizim en büyük sorunumuz; Bi’şeyler yapınca bi’şeylerin düzeleceğini sanmak.
Aslında ölene dek düzelmeye, bozulmaya devam edecek hayat! Şu fırtına bir dinsin artık deniz dalgasız olacak, limana güvenle gideceğiz yanılgısı bizimyaşadığımız.
O fırtına dinerse emin olun bu sefer de, Çin’de kanadını çırpan kelebeğin şiddetine maruz kalacağız, belki daha şiddetlisi gelecek başımıza.
Ayrıca şunu da not edelim mi bir yere?
Başına hiçbir felaket ya da kötülük gelmeyen insanların, evden dışarı çıkmayan insanlar olduğu konusunda hemfikir olalım mı?
Sıkıntıların artıyor olması bizlerin büyüyor olmasına işarettir. Sıkıntılar arttıkça altından kalkamayacak duruma geliyor olmamız da, maalesef, bizim daha önceki sıkıntılardan ders almadığımızın göstergesidir.
Büyük insanlar büyük sıkıntıları göğüslemekte mahirdirler.
Çünkü o insanları büyüten sıkıntılarıdır, kederleridir, gözyaşlarıdır.
Etrafınıza bir bakın, ya da bakmayın ben anlatayım:
Hayattan, insanlardan, havadan, mevsimlerden sürekli şikayet edenler görürsünüz. Bu tip insanların en büyük özelliği can sıkıcı olmalarıdır.
Sanki ona söz verilmiş, “sen nasıl istersen dünya öyle olacak” diye…
Kaldı ki aslında reçete de gösterilmemiş değil. Reçete gösterildiği halde, gaza gelip dilediği hayatı yaşamış, gaza gelip cebinde beş kuruşu olmadan en pahalı şeyleri almış, sonra da hayattan şikayet etmeye gelmiş sıra…
Sanırsınız ki bu insanlar dört dörtlük bir yaşam sergilemiş ama Allah inadına bu insanın elinden huzurunu almış, etrafına hep kötü insanlar serpiştirmiş, çok çalıştığı halde buna para veren olmamış…
Kimisi de var ki onlar tamamen huzurlu olmaya odaklamışlar kendilerini.
Ben kafama göre bir hayat yaşayayım, huzurlu olayım, etrafımdaki her insan bana huzur versin ama ben kimseye huzur vermek zorunda kalmayayım…
Kendisini dünyanın merkezine oturtup da, dünya bile benim etrafımda dönsün yalnızca insanlar değil diyen bu tipleri nerede görürseniz kaçın.
Belki kendinizden de kaçmak zorunda kalacaksınız ama hak ediyorsunuz böyle bir yaşam tarzınız varsa…
Etrafında kimsenin olmadığından, dostların çekildiğinden falan dem vururlar ya? İşte o zaman bana bir gülmek geliyor…
Sen git demişsin, defol git gelme demişsin, sözle değil, yapıp ettiklerinle demişsin bunu…
Etrafındakiler de çekip gidince arkalarından demediğini bırakmamışsın…
E ne diyelim? Giderler, gözünün yaşına, gözünün üstündeki kara kaşına bakmadan giderler.
Vefa beklemek için önce kendini dünyanın merkezinden alacaksın.
Kimseye beş kuruşluk faydan olmamış, kimse için elini taşın altına koymamışsın, çıkıp bana Ebubekir gibi dostlar lazım diyorsun…
Kardeşim önce elini yüzünü güzel bir şekilde yıka…
Aynanın karşısına geç!
Kendi meymenetsiz tipine bir bak…
De ki?
Ben kimim de Ebubekir gibi bir dost istiyorum?
Diyemezsin değil mi?
O zaman ağlamaya devam…
Nasılsa kapalı tüm dünyanın kulağı senin gibi kendini bilmezlere…