YAŞIN BAŞINDAN KÜÇÜK (Öykü)
YAŞIN BAŞINDAN KÜÇÜK
Hiç unutmam bugün karşılaştığım ve yeni tanıştığım bir arkadaşla konuşuyoruz.
Genelde memleket falan sorulur tanışmanın detayına inmek ve samimiyeti artırmak için.
Hatta memleketini söylediği andan itibaren o memleketten kimi tanıyorsan illâ ki biriyle bağlantısının olmasını istersin.
Üniversiteden bir arkadaşımı yıllar önce bir büyüğümün yanına götürmüştüm.
Tanışıp memleketini öğrendikten sonra yaklaşık seksen 4 kişiyi sordu, benim arkadaş hiç birini bilemedi, mahcup oldu bilemeyince, gidip hepsiyle tanışmak ve geri gelip en az biriyle tanıştığını söylemek istedi, gözlerine bakınca anladım, mutlaka öyle düşünmüştür.
Ya da,
Benim burada ne işim var demiştir, bilemedim…
Demem o ki, yeni tanıştığımız insanlarla illâ bir ünsiyet kurmak istiyorsak ortak tanıdık üzerinden yürümeye gerek yok ki…
Bugünkü arkadaş bana nerelisin dedikten sonra yaşımı sordu örneğin.
İkimizin de Kayserili olması arkadaşı hiç ilgilendirmemiş demek ki.
Adamım, aynı memleketteniz ya, ötesi var mı?
Tamam doğma büyüme başka bir yerden olabilirsin de, yine de sorar insan birkaç kişi.
Yaşımı ne edeceksin?
Yaşımı söylemekten bugüne dek hiç imtina etmedim. Çatır çatır da söylerim.
Bakmayın profilimde yaşımı gizlediğime.
Cahiliye dönemimde açıktı gizli değildi.
Baktım oraya bakarak doğum günü kutluyorlar, kutlama da diyemiyorsun insanlara neticede oldukça kibar bir insanım!?
Cahilliği bitirir bir üst cahilliği yaşamaya başlayınca yani sıkılınca o tür dandik işlerden…
Kapattım profilden yaşımı belirten o ibareyi.
Konumuza geri dönecek olursak, keşke konuyu unutmuş olsaydım da yazı güme gitseydi…
Söyledim yani, sorulunca söylemek gerek. Kibarım dedim ya.
Yok buradan söylemeyeceğim yaşımı, soran olmadı çünkü.
Yaşımı söyleyince ilk defa gördüğüm o arkadaş ne dedi biliyor musunuz?
”Hocam bu hâle gelebilmek için nasıl bir hayat yaşadınız Allah aşkına?
Bu yaşta resmen çökmüşsünüz!”
Evet aynen bunları söyledi.
İkram ettiğim çayı içerken dedi hem de bunu.
Benim elimdeki çayı tepeme diktim, hâlâ boğazım yanıyor.
O arkadaş gittikten sonra aynaya bakacaktım unutmuşum.
Akşam eve gelince baktım aynaya, bu sefer de başımı yanıma almayı unutmuşum.
Saçların çok fazla ağarmış da demişti.
Aslında aynalar olmasa hayat daha güzel olur demiştim bir zamanlar.
Aynalar yoksa sağolsun dostlar var, onlar ayna görevi görüyor.
Ölsek de ola ki hayırlısıynan cennete gidersek otuz 3 yaşında oluruz zaaar…
Mesele yaşlanmak değil usta
Mesele ihtiyarlamak da değil
Mesele,
Üç kuruşluk dünyada
Boyumuzdan büyük sorunlarla
Boynumuz altımızda mücadele etmek…
Heva ve heveslerimiz usta
Onların peşinden koşarken
Yoldaki taşları göremeyip
Sırt üstü düşmek ve
Tek başına ayağa kalkmaya çalışmak
Hem heveslerin peşinden koşmak
Hem de düşünce bir el beklemek mesele…
Yorulduk be usta!
Çay bile almıyor yorgunluğumuzu artık.
Derdimizi soranlar oluyor eksik olmasınlar
Tam anlatmaya başlıyoruz içimizi dökmeye…
Körüm diyoruz meselâ
Bu kaç diyorlar zafer işareti yapıp!
Susuyoruz, anlat diyorlar!
Sen de susar mısın hiç usta?
Saatlerce susarak döker misin içini?
Kalp ağrısından uykularından uyandığın
Kalbine dua masajı yaptığın olur mu
Ellerini açıp semâya sabahlara dek?
Sen de içine içine ölüyor musun bazen
Gömülüp tâ içten içe, kendine
Kendi kazdığın mezara?
Çay var mı usta?
M’S