PSİKOLOG HASTA EDER (Hikâye)
Hiç unutmam seksen 4 yıl önce midemdeki sancılar yüzünden gezmediğim doktor kalmamıştı.
Doktorlar da genelde bilgisayar tamircileri gibidir.
İşin içinden çıkamazlarsa psikolojik derler vakaya.
Bilgisayar tamircileri de format atacağız derler tamir etmeyi başaramayınca.
Gene hiç unutmam, Formatör bir arkadaşım vardı, bilgisayarın eciğinden cücüğüne kadar her şeyini bilirdi. Yaşıyorsa Allah hayırlı ömür versin öldüyse Allah rahmet eylesin derler de yaşıyor adam, daha geçen görüştük. Araba alacağım akıl ver dedi. Aklın varsa arabana sahip çık dedim, haklısın dedi kapattık telefonu çok yazmasın diye.
Günlerden birgün arıza veren bilgisayarımı gösterince bana,
”Tamirciye götürüp oğünün parasıynan bir sürü para vermeyelim, nasılsa format atacaklar ben atarım” dedi…
Tırnak içine aldım ki onun dediği belli olsun deyi…
Neyse formatör ya, attı formatı…
Yerel Disk C olur bilgisayarda ona format atılır, Yerel Disk D olur o korunur. Genelde arşiv ondadır. O zamanlar flash bellek yok, driver yok, harici disk yok, dahili disk var… Nereye atacaksın arşivi?
Bu çok değerli ve kıymetli arkadaşımız format tuşuna bastı, benim içim davşan depiği gibi atmaya başladı.
Lan oğlum benim yazılar gitmez değil mi dedim. Yok canım ayırdım dedi.
Ve biraz sonra bir de ne görelim?
Bir şey göremedik. Gitmiş beş yıllık arşiv.
Gideni geri çağırma, gelmez ise bağırma programı da yok…
Gaz verme, gaz verme, gaz vermee! diye uyarsam da faydası olmadı.
Ben ona bakıyorum o bana!
Yani o gün, oğünün parasıynan o arkadaş o bilgisayara format atmamış olsaydı belki birkaç kitabım daha olabilirdi.
Yıllardır o arkadaş bilgisayarına format mı atıyor da sadece tek kitabın var demeyin bozulurum bak ona göre…
Benim derdim bana yeter zaten…
Konumuz neydi bu yazıya ben niye başlamıştım onu hatırlayana kadar sizi oyaladım kusura bakmayın gayrı…
Neyse doktora gittim, gezmediğim doktor kalmadı dedim ya… Doktor sanki gezilip görülecek turistik mekân.
Bizim köyde öyle derler napim…
”Pancarcıların Ali var ya,
He?
Gezmediği doktor kalmamış ama iyileşmemiş,
Niye gıız?
Ne bileyim bacım gizli derdi varmış ellam…”
Gizli dert ne demek bilir misiniz?
Verem!
Köyde gizli derdi olana verem olmuş denmez.
Olumsuzluk çağrıştırır diye…
Peki gizli derde niye kalır bir genç?
Aşık olur da o yüzden.
Bir de aşk yüzünden verem olmuş da denmez
Gizli dert denir geçilir.
Anadolu’da bu tür şeyler aleni olmaz. Setredilir genelde.
Neşet Ertaş’ın konuyla ilgili bir türküsü var…
İnternetten bulup yazayım şuraya, doktorlara laf sokayım derken konu nerelere geldi….
”Böyümüş gelinlik olmuş
Hasretinen rengi solmuş
Gizli dertten hastalanmış
Bir de duydum Menom ölmüş”
Bildiniz mi gizli derdin ne olduğunu?
Haydin gelin benim şu meşhur konuya dönelim. Böyle giderse Tolstoyevski tarzı bir roman olacak…
Şu saatte roman yazacak halim de yok.
Doktorların vardığı netice, senin midendeki rahatsızlığın psikolojik…
Eee ne yapmam lâzım doktor beyler hanımlar?
O kadar doktora gittim ki tekil şahıs kullanamam. Gizli dert hariç ne ararsanız var… Mideyi mahvedecek kadar, düşünün…
Doktorlardan umudunu kesen ya kocakarı ilaçlarına dadanır ya alternatif tıp ya da psikologlara.
Fakir olanlar kocakarıya, orta halli olanlar alternatif tıpa, parayı hunharca harcamak isteyen, harcamasını bilmeyen ya da parayı nereden kazandığı belli olmayan da psikologlara gider.
Ben üçünden de değilim. Ne yapacağımı da bilmiyorum, geçmiş zaman.
Arkadaşların da ısrarı üzerine psikoloğa gideyim parası batsın dedim.
O şehrin en sömürgen psikologu imiş. Tüm zenginler ona savuruyormuş parayı.
Sömürmediği kafası çalışmayan zengin kalmamış.
Onca lafı edip onca büyük konuşunca sıranın bize geleceği belliydi.
Kalktık gittik parası batsın diyerek.
Görüşmeye başlamadan önce fiyat sorulur mu? Ayıp olur!
Kayseriliz ama neticede sağlığımız daha önemli paradan.
Bizi de öyle öngörüsüz yaratmış Yaradan.
O bana sordu, ben ona sordum bir saat kadar sürdü muhabbet, muhabbet dediğime bakmayın normal tedavi seansı…
İşimiz bitti en keyifli zamana geldi sıra. Tabi ona göre keyifli.
Fiyatı bir söyledi pir söyledi…
Aldığım maaşın tam üçte biri. Dört seans geleceksin ayda diyor…
Yanımda uçuk kremi götürmediğime pişman oldum.
Babam kadar feraset sahibi değilim.
Hiç unutmam babam bir gün motor öğrenmeye giderken ağrı kesici almış. Sırt üstü düşeriz büyük ihtimalle dalım ağrımasın diye ağrı kesici içtim oğlum diyor. Sonra ne oldu dedim. Kaza yaptık sırt üstü düştüm kayalıklara ama dalım hiç ağrımadı diyor.
Dudak uçukladı tâbi benim ücreti duyunca.
Dört seans gitsem maaşın tamamını ona vereceğim hatta üstüne biraz da para bulmam gerekecek. Altı ay sürer demesin mi?
Dedi valla…
Bak doktor bey dedim. Ben Kayseriliyim. Şuan midem sakat sana o yüzden geldim.
Sana istediğin miktarı verirsem hem midem iyi olmayacak hem kafam da sakatlanacak…
Ne demek istediğimi anlamadı.
Nasıl yani? dedi.
Boşver deyip ardıma bakmadan gittim.
Sonra ne oldu peki?
Midem iyileşmedi ama alıştım…
Hem de tek kuruş harcamadan…
Mustafa Süs