Son zamanlarda ortalıkta dolaşan bir cümle var, popülist olmasına popülist ama sözün gideri de var…
Gideri kelimesi de popülist galiba…
Ederi mi derlerdi eskiden? Alıcısı var, albenisi var falan da derlerdi.
Kelimelerimiz de kavramlarımız da darmadağın oldu artık.
Deyimlerimiz, atasözlerimiz unutuldu.
Sadece insanlar nasıl ki ayetleri hadisleri işlerine gelince hatırlıyorsa, deyim ve atasözlerini de aynen işlerine geldiği gibi hatırlıyorlar.
Bir insanın işine gelmediği sürece ayet, hadis aklına gelmiyorsa atasözü ve deyimin aklına gelmemesi gayet normal…
Neydi o popülist söz?
“Yüz kişi benim sayemde ekmek yiyor dememeli bir patron, ben o yüz kişi sayesinde ekmek yiyorum demeli.”
Uzaktan ve yakından baktığımız zaman evet hoşumuza gidecek beylik laflardan biri.
Ama gerçekte öyle değil ne yazık ki…
Bir insanın çalışıp para kazanması, iş yeri açması, fabrika kurması, işsiz insanlara iş vermesi nereden bakarsanız bakın alkışlanacak hareket.
Sen benim sayemde zenginsin denmez. Sen kendine güveniyorsan ondan daha başarılı ol denir, öyle diyen insana.
Çalıp çırpmadan, haksız kazanç elde etmeden, çalışanına kötü muamele göstermeden, herkese adil davranan her zenginin başımızın üstünde yeri var.
Başımızın üstünde yeri var da bazıları da ayaklarımızın altını hak ediyor ama…
Bizim değil de daha çok yanında çalıştırdığı insanların ayaklarının altını hak ediyor.
Size “eski zamandan kurgu bir örnek” vereceğim:
“On yıldır çalıştığım iş yerinde beni kovarlarsa tazminat ödememek için her sene bana sormadan giriş çıkış yapmışlar ve sigortamı yatırmamışlar.
Sahipleri Müslüman, namazlı abdestli diye hiç bakmadım sigorta takibine… Sonra bir vesileyle gün sayılması gerekiyordu. SSK’yı aradığımda böyle hazin bir manzara ile karşılaştım.
Hak ettiğim ücreti istediğimde beni kovdular ve kovmakla kalmayıp tazminat ödememek için zorla istifa dilekçesi imzalattılar, istifa ettim şimdi de iş arıyorum…”
Bunun akabinde bir zenginle aramda geçen diyalogu anlatmak istiyorum kısaca:
Kazandığın paraları ne yapıyorsun diye sordum arkadaşa…
Bu sene epey bir fakire Ramazan’da koli yardımı yaptım, dedi.
Başka ne yaptın dedim?
Öğrencilere burs da veriyorum, dedi.
Peki yanında çalışanlar günde kaç saat çalışıyor dedim.
12 saat dedi.
Mesaisini veriyor musun? Dedim. Öyle ya çalışma saati toplam 8. Kalan 4 saatin ücretini veriyor musun?
Hayır! Dedi.
Bu Müslümanlığa uyar mı? Deyince…
Dinimizde “karşılıklı rıza” var, öyle anlaştık, sorun çıkarmıyorlar, dedi.
Sen çalıştırdığın işçiye ücretini ödeme, mesaisini verme, onun sigortasını yaptırma, tazminat ödememek için işten onu istifa ettir, sonra da burs ver, market kolisi ver ve minareyi de, karşılıklı rıza kılıfına uydur…
Kimden alıp kime veriyorsun Allah aşkına, hadi bizi kandırdın Allah’ı nasıl kandıracaksın?
Hani gençlik nereye gidiyor, hep yanlış yerlerde görüyoruz gençleri falan diyorlar ya?
Bu tipleri gören gençliği dinden imandan soğutan abdestli namazlı Müslümanlara sormak lazım, nereye gidiyorsun? Diyerek…