KUŞLAR NEYE BOZULDU? (Öykü)
Doğa yekiniyor yerinden ve doyuruyor hayvanatı nebatatıyla…
Tabiata yaslanan kimsenin sırtı yere gelmez diyor usta.
Çoban yaklaşıyor çeşmeye su içiyor, iftara daha saatler kala.
Kuşlar çobanı görüp küsmeye meylediyorlar çeşmeye.
Çeşme masum. Kuşlar da içiyor çeşmeden koyunlar da içiyor.
Çeşme yetiyor hepsine. Kışın kar yağsın yeter ki, su azalır mı hiç?
Suyu yaratan emrine muhalif olana da veriyor suyu, kendini zikre dalan kuşlara da, yaratılanlara süt verecek olan koyunlara da veriyor suyu.
Su da toprak gibi. Münbit ve tekin!
Çoban kendisi, ben getirdim zannediyor koyunları suya; çeşmeyi yapan, koyunları suya doyuran kendisi zannediyor.
Çoban kendisi güdüyor koyunları eyvallah…
Can da, su da, ot da, toprak da bir yaratıcıya muhtaç oysa.
Beni bu manzaraya, bu hengameye, bu varoluşu izlemeye kim getirdi zannediyorsun?
Karınca sel sularına kapılmış, can çekişiyormuş az önceki okuduğum kitapta.
Çehov’du dedirten kahramanına!
Önümde karıncalar sağa sola koşturuyor rızık peşinde…
”Alçak yerlere yuva yapmasaydı onlar da! Sel alır tabi yuvayı.”
Sel yatağına ev yaptıranlara seslenmiş yıllar önce aslında Çehov.
Kimin gelirdi ki aklına!
Kuşlar çoban gitti diye seviniyor sanki. Fena bozuldular anlaşılan, çobanın iftar olmadan içtiği suya.
M’S