KİBİR KİRİYLE İNŞA EDİLEN PUT (Öykü)
”Ya putlar? Putları Allah’a ulaşmanın vasıtası gösterecek kadar nefislerinde teselli aradılar, Mekkeli müşrikler!” (Çöle İnen Nur NFK)
Bu cümleyi de okuduktan sonra çarşı karıştı. Üstad her sayfada seksen 4 saatlik tefekkür ihtiyacı hissettiriyor…
Kitaba devam edeceğim de… Yazmadan da edemiyorum. Hay Allah, çay da soğuyor bir yandan.
Etrafımızdaki putlara bir göz atın hele?
Rahat olun göz atarken, elinizde İbrahim’in baltası yok ya…
Olsa da yıkılacak gibi değil o putlar çünkü siz İbrahim değilsiniz…
Makam putu,
Para putu,
Lüks, konfor putu,
Evlat putu,
Para toplamak için kurulan cemaat, tarikat putu… Sayıyı çoğaltmak mümkün.
Allah’a ulaşmak için vasıta değil mi bunlar?
Allah’a koşarken Allah’tan uzaklaşmanın provasını yapıyoruz, farkında olmadan…
Söyler misiniz, Mekkeli müşriklerden farkımız ne?
Hiç unutmam, senee? Çok oldu, küçücük çocuktum…
Ortaokul yıllarıydı galiba.
Uzaktan bir yakınım vardı, uzak akraba yani…
Zengindi, işi gücü vardı, hali vakti yerindeydi. Anladığım kadarıyla kazandığı paranın çoğunu Hak yoluna harcıyor, Hak yolunda gidenlere de maddi manevi destek oluyordu.
Allah her ne kadar, önce yakınlarınıza verin dese de, o bunu duymamış olacak ki, yakın değil de biraz uzağa hizmet ediyordu. Kendine göre haklı sebepleri olabilir, bilemiyorum. Bildiğim, yakınlarından da ihtiyacı olan çoktu.
Belki de bir şey ispat etmeye çalışıyordu, onu da bilemiyoruz. Niyet okumanın manası yok.
Bu yakınımız, Hak yoluna verdikçe Allah da ona veriyordu.
Allah ona epey verdi. Gözlerimle gördüm.
Allah’a daha fazla yaklaşmak için daha çok istedi galiba, bundan da emin değilim.
Emin olmadığın bir şeyi niye yazıyorsun demeyin, hikayenin sonunu bekleyin, ben de merak ediyorum.
Allah’ın verdikleriyle kendine bir saltanat kurdu, gene veriyor, vermeye de devam ediyordu Hak yoluna.
Sonra ne mi oldu?
Cin çarpmışa döndü. Öyle bir döndü ki…
Eski mahalleyi terk etti, bedenen ve ruhen. Haklı sebepleri vardır, kim bilir…
Yaşam tarzını değiştirdi, fiziki özelliklerine yeni trend eklemeler yaptı.
Lüks, konfor alabildiğine ilerledi.
Bir giydiğini bir daha giymeyen ve bununla da övünen tipler gibi Türkiye ve dünya üzerinde bir yemek yediği yerde bir daha yememeye başladı.
Sabah yataktan kalkınca, uzak yakın demeden gözüne kestirdiği yerlere karnını doyurmaya gidiyordu.
Yakacağı yakıt ile seksen 4 kişi doyardı belki.
Önceki mütevazi yaşamına bakıp, hayret ederdim çocukken.
Bu kadar zengin olan biri, nasıl bu kadar mütevazi oluyor diye…
Şimdi de hayret etmemeye gayret ediyorum, öyle mütevazi biri nasıl bu kadar savurgan oluyor diye…
Allah’a yaklaşmak için vasıta bilinen vasıtaya atlayıp koşar adım kaçıyor gibiydi Allah’tan.
Allah’tan ümit kesilmez, belki aynı vasıtaya biner tekrar döner…
Ne oldum değil, ne olacağım demeli derler ya hani…
Yarın ne olacağını bilemeyiz.
Gönül ister ki vakit geçmeden aslına rûcu etsin.
Aslına rûcu etsin derken aklıma geldi…
İlk başlarda Hak yoluna koşarken, harcama yaparken niyet neydi acaba?
Niyeti halis olanı sonradan Allah yoldan çıkarır mı?
Önce yolda, sonra uçurumda, sonra tekrar yolda olabilir mi bir insan?
Yaptığı onca yardımlardan elde edilen dualar o insanı yola koyar mı tekrar?
Çok gizli bile yapmış olsak, yardım yaptıktan sonraki içimizde biriken kibir kiriyle put mu inşa ediyoruz?
Putun yerine bizim mi boynumuz devriliyor yoksa?
Düşünmeden yaşamak mümkün mü?
Düşünmek deyince aklıma geldi, çay var mı?
M’S