Ettiğini Beğendin mi? (Öykü)
ETTİĞİNİ BEĞENDİN Mİ? (Öykü)
Köyümüzde bir akrabam vardı, Allah rahmet eylesin birkaç sene önce vefat etti.
Lakabı ”Serbest Mehmet” idi…
Öyle serbestti ki kendisi, hiçbir şey için acele etmez, kimseye sinirlenmez, herkesin kahrını çeker, kimseye kahrını çektirmez, yaşadığı onca sıkıntıya karşın, onca yokluğa, onca çaresizliğe karşın öf bile demez, işine gücüne bakardı.
Öyle bir çalışma yöntemi vardı ki, seyrederken şaşırıp kalırdınız. Yavaş yavaş, tane tane çalışır, gördüğü iş hiç bitmeyecek sanırdınız.
Evine gittiğiniz zaman dünyanın en önemli misafiri gelmiş gibi hürmet eder, kolay kolay da kimsenin evine misafir olarak gitmezdi ya da ben öyle biliyorum.
Hiç mi yetişecek bir yerin yok mübarek, hiç mi seni bekleyen birileri yok, hiç mi telaşın yok, hiç mi tedirgin hallerin yok, hiç mi kaygın yok?
O iki rekat namaz kılana dek ben teravih kılarım, o derecede serbest…
Serbest dediğime bakmayın, başıboş anlamında değil.
Konuşurken bile öyle tane tane konuşur ki, karşısındakini rahatsız ederim diye mi bilmem ama sessizce konuşarak sorar halini hatırını…
Aynı evde yaşayan aile bireylerine baksanız hiçbiri ondan huy edinmemiş.
Herkes normal yurdum insanı.
Hatta işin en tuhaf yanı ne biliyor musunuz?
Bilemezsiniz, ben de bilmiyordum yeni geldi aklıma yazarken…
Eşinin adı da ”Şapık Emine”
Şapık yani çabuk, yani aceleci demek.
Birbirine taban tabana zıt iki insan…
Farklı kutuplar birbirini çeker falan derler de laf…
Farklı kutuplar birbirini çeker de insanların bildiği anlamda değil. Bilim dilinde öyle sadece.
Farklı kutuplar birbirini çeker, yani birbirinin kahrını çeker.
Tabi ikisi de sağlam karakterliyse!
Karakteri sağlam olmayanlar ‘ayrı dünyanın insanlarıyız’ deyip kendi yollarına bakarlar.
Merhamet sahibi olanlar da ‘tahammül’ ederler birbirlerine.
Kahır çekmek? Kolay değil. Hele günümüzde mümkün de değil.
Kendi ayakları üzerinde duran; bırak kahır çekmeyi, tahammül etse bile şapka çıkarılır.
Şapık Emine de benim birinci dereceden akrabam oluyor.
Serbest Mehmet Emmi de dolaylı yönden akrabamız.
Dışı beni mi yakar bilmiyorum da, gördüğüm göreceğim en huzurlu yuva onlarınkiydi sanırım.
Serbest Mehmet Emmim’e bakınca,
Dünyadan kendisini tecrit etmiş, kendine özgü bir hayat yaşayan ama dünyayı da ihmal etmeyen farklı bir insan görüyordum.
Mektebi olsa gider okurum o kadar yani!
Bir insan günümüz dünyasında nasıl öyle naif kalabiliyor, nasıl kendisini hengameye kaptırmadan yaşıyor benim havsalam almıyordu.
Günün birinde hikayemizin kahramanı Serbest Mehmet Emmim bir kavga ortamında kendini buluyor.
Bilirsiniz köylerde kavga eksik olmaz.
Kavga ettiği şahıs Emmimin kafasına vuruyor kafasını kanatıyor…
Güçlü olun olmayın, kavgacı olun olmayın, asabi olun olmayın…
Ne yaparsınız bu durumda?
Sizi bilmem de…
Serbest Mehmet Emmim elini kafasına, kanayan yere götürüp adama elindeki kanı göstererek ne diyor biliyor musunuz?
”Gardaşım ettiğini beğendin mi?”
Evet sadece bunu diyor, başka da hiçbir şey demiyor.
Kavganın akıbeti hakkında bilgi sahibi değilim.
Çok da merak etmiyorum.
Bu olayı ilk duyduğumda belki ilkokul yıllarındaydım…
Aklımdan hiçbir zaman çıkmadı, çıkacak gibi de durmuyor.
Sadede falan gelmeye niyetim yok.
Allah’ım ahirette komşu etsin diye dua ediyorum sadece…
M’S