BULGUR PİLAVINA YENİK DÜŞMEK (Hikaye)

BULGUR PİLAVINA YENİK DÜŞMEK
Bizim akrabanın biri tarladan gelmiş gecenin bir vakti.
Çoluk çocuk herkes yaylada.
Tek başına sahur yapacak, yorgunluktan ölüyor, yatmadan önce bir bulgur pilavı yapmış sahurda yemek için.
Orucun yaz aylarına denk geldiği bir zamanda.
Sahurda pilav mı yenir diye dudak bükmeyin akşama kadar ekine orak sallayarak oruç tutuluyordu o zamanlar.
Hem de Temmuz sıcağının altında.
Pilav yemezsen öğlen olmadan karnın sırtına yapışır. Zaten pilavdan başka da yiyecek yoktur evde.
O zamanlar daha ”vay efendim benim işim ağır, ben şeker hastasıyım, benim başımın alnıma yakın kısmında bir ağrı var, yok efendim karnımın tam şu mideye yakın kısmında bilmem ne var” mazeretleri henüz yaygın değildi. Hoş yaygın olması da mümkün değildi, zira gavurla Müslümanı ayırt eden özelliklerden biriydi oruç, öyle kalp temizliği ile olmuyordu kalp yetmezliği gibi değildi bu işler.
Oruçta doktora gidince iğne veren doktora da iyi gözle bakılmazdı.
Öyle dehşet güzel zamanlardı işte. Kimsenin doğru düzgün parasının olmadığı ama bereketin ayyuka çıktığı münbit zamanlardı.
Daha bir kişiden duyulmamıştı ”bakacağın kadar çocuk yap”’ cümlesi.
Halı dokunarak on horantaya bakılan zamanlardı.
Ayağında kundura olanın zengin sayıldığı bir dönemdi işte.
Konuyu dağıttığımı sanmayın subliminal mesajlar verip geri dönmek için çaba sarf ederim.
Bizim akraba pilavı yapıyor yatağa uzanır uzanmaz uykuya dalıyor.
Tâbi o zamanlar yine kapatınca tekrar çalacak alarm ne arasın.
Bir uyanıyor ki her yer ışımış, pilav ocakta üşümüş…
Hemen perdeleri çekip pilava sallıyor kaşığı.
Sallıyor sallamasına da oruç da gidiyor tâbi uçca uçca.
Şimdiki gibi vay efendim işte niyet etmezsen gününe gün düşer olayı yok.
O zamanlar Müslümanlık samimi idi, Ramazan gelince oruç yiyen herkes, ciddi bir hastalığı yoksa, kefarete tabi olurdu.
Bizim akraba bir bulgur pilavına bakıyor, bir kendine bakıyor, bir de birazdan gideceği tarlaya, ekine bakıyor. Hayır, oruç tutmaya devam etse anlamsız, yese tarladaki insanların yanında yemesi imkânsız.
Hayatının en zor oruçlu gününü geçirdi sanırım.
Bir bulgur pilavına yenik düşülen kesat zamanlar.
Oruç diyor İsmet Emmim, akşama kadar aç kalıp aç insanların halinden anlama ibadeti değil, küffara meydan okumadır.
M’S