ADIMIN HİKAYESİ
Hiç unutmam, ben doğduğumda adımın ne olacağı konusunda fikir ayrılığı olmuş evde.
Elifanam yani babamın anası isim koyma konusunda tek otorite imiş evde.
Benim üç büyüğümün isimlerini o koymuş.
Sıra bana gelince benimki de hazırmış zaten.
O günlerde Elifanam’ın dayısı vefat etmiş, köyde çok sevilen biriymiş.
En önemli özelliği de köydeki küsleri barıştırırmış.
Bundan âlâ iyi özellik mi olur Allah gani gani rahmet eylesin.
Ali imiş adı. Sadece Ali değil yiğit lakabı ile anılır Kel Ali imiş.
Benim saçlar o zamanlar henüz dökülmediğinden kelini koymamış Elifanam, sadece Ali olacak demiş.
Babam da katıldığı sohbetlerin birinde duymuş ki, evinizde mutlaka Peygamberimizin adı olsun…
Babam Mustafa olacak demiş Elifanam Ali olacak demiş.
Öyleydi böyleydi derken Elifanam’ın dediği olmuş. Otorite sağlam.
Herkes, babam dahil Ali diyorlar bana.
İşin tuhafı benim hiçbir şeyden haberim yok.
”Bana mı sordunuz adımı koyarken
Bir küstüm bir daha barışamadım.” dediği gibi şairin.
Babam da el mi yaman bey mi yaman demiş nüfus müdürlüğünün yolunu tutmuş ve adımı Mustafa yazdırmış.
Mustafa yazdırmış ama o günden sonra unutmuş olacak ki kendisinden Mustafa hitabını duymuş değilim.
Günlerden bir gün bizim tandırın bacasında bir aşağı bir yukarı inip çıkma oyunu oynuyoruz. Başka oyun kalmadıysa demek ki…
Babam geldi, haydi seni okula yazdıracağım dedi. O zamanlar okula kayıt yapılmaz okula yazdırılırdı çocuklar…
Okulu duyar duymaz fırladım yerimden.
Hemen yeni kıyafetlerimi giydim, yepyeni ayakkabımı giydim diyeceğim de yok öyle bi’şey…
Üstümü başımı sildim elimle düştüm yola…
Okula gittik kayıt yapıldı.
Normal hayata döndük.
Sonra okulun ilk günü geldi öğretmen yoklama alıyor,
İki yüz yetmiş 2 Mustafa Süs dedi herkes birbirine bakıyor ben de bakıyorum…
Bir ara lafı geçtiydi evet ya… Benim o…
Burada dedim…
Adımı ilk o gün öğrendim.
Mustafa!
Ali diyene de bakıyorum Mustafa diyene de bakıyorum. Ama sınıf arkadaşlarım hariç kimse Mustafa demiyor.
Adımla ilgili çelişkili bilgileri soran olursa onlara önce kütükte Mustafa normalde Ali diyordum.
Babamdan öyle öğrenmiştim. Kütük ne onu ne bileyim.
Bizde kütük diye oduna denir.
Sonraları komiklik olsun diye o çelişkiyi soran olunca ardıç kütüğünde Mustafa meşe kütüğünde Ali diyordum.
Gülüyorlardı hoşuma gidiyordu.
Yaş ilerledikçe espriyi de ilerlettim tâbi.
O çelişkiyi sorana artık, itikatta Mustafa amelde Ali diyordum.
Şimdi bunu niye anlattım?
Son zamanlarda bir büyüğüm etrafta ne kadar küs insan var onları barıştırmak için mücadele veriyor.
Hani Kel Ali de öyleymiş ya, küsleri barıştırırmış…
Gene hiç unutmam babamın bir yakınımızla arası bozuktu…
Öyle böyle değil çok fena idi. Ve ikisi de barışmak için can atıyordu ama gurur yapıyorlardı.
Ben de liseye gidiyordum galiba.
Bir yaz günüydü.
Babam bir arkadaşına misafirliğe gitmişti.
Küs olan diğer yakınımızı eve çağırdım babam seninle barışmak istiyor diyerek.
Gittim babamın arkadaşına gizliden durumu açıkladım, babamı al gel bize dedim.
Bunları buluşturdum orta yerde…
O gün babam, tabi adına çekecek Kel Ali dayım da öyleydi anca küs barıştırırdı demişti de ilk o zaman öğrenmiştim o özelliğini…
Mübarek günlerde ne müthiş bir çaba, bu küsleri barıştırmaya çalışma gayreti…
Barışanları görünce karşılarına geçip çay içmek gibisi yok…
M’S