HAYTA İMAM HATİPLİLER (Öykü)


HAYTA İMAM HATİPLİLER (Öykü)
İmam Hatip’te okurken Edebiyat öğretmenim okulu bitirince ne olacaksın diye sormuştu, hemen herkesin sorduğu tuhaf bir soru…
Sanki cevabına göre yetiştirecekler seni…
Tarihçi olacağım demiştim, sanırım o günlerde Abdurrahman Dilipak’ın Bir Başka Açıdan Kemalizm adlı kitabını okuyordum, gaza geldim. Yoksa hiç tarihçi olacağım demezdim kimseye, öyle de bir niyetim yoktu..
Aklımda hep yazar olma düşüncesi vardı kendimi bildim bileli!
Potansiyelim yok diye de kimseye söylemeye cesaret edemezdim!
Niye tarihçi olacaksın? Dedi… Öylesine sorup geçiyordu herkese, hatta hafız ve aynı zamanda muzip bir arkadaşımız vardı, aynı soruyu ona da sormuştu, o da büyüyünce herif olacağım! Demişti de herkes gülmüştü.
Ben de nasılsa cevabını merak etmez düşüncesiyle tarihçi olacağımı söyledim, gerekçesini sorarsa da cevabımı hazır etmiştim.
Biz İmam Hatip okuyanların tuhaf bir özelliği var, dersimize giren hocalarda İmam Hatip ruhu varsa onların sorularına cevap verirken bile sorun çıkarmak istemeyiz, biliriz ki onların gayesi üzüm yemek. Bağcıyı dövmek akıllarına bile gelmez onların. Çünkü bizi dövmekten bağcıyı dövmeye fırsat bile bulamazlar.
Ama İmam Hatip ruhu olmayan öğretmenlerle ilgili sıkıntılarımız olurdu. Onlara karşı hep bir önyargı besler ve genelde de o önyargımızı yıkana, ezberimizi bozana pek rastlamazdık…
En çok da hem İmam Hatip ruhu olan hem de bizleri adam yerine koyarak bizimle ilgilenen öğretmenleri severdik.
Öyle ki onlarla çay içmek için fırsat kollar derin saygı gösterir, iyi niyetlerini suistimal etmezdik.
İmam Hatip ruhu olup da bizden bi’şey olmayacağını söyleyen, babamızın koyununu gütmenin İmam Hatip’te okumaktan daha faydalı olacağını düşünen öğretmenlerimize bile saygısızlık etmez, bizim daha iyi olmamızı istiyorlar diye hüsnü zan ile işimize yani haytalığımıza devam ederdik.
Bir de İmam Hatip ruhunu barındırdığını düşündüğümüz kimi hocalarımız vardı, onlarla oldum olası hiç anlaşamadık, yani ben anlaşamadım hatta onları hiç anlayamadım.
Öğrencilerim başıboş kalmasın diye değil de, ücretim kesilecek diye izin de rapor da almazlar, öğrenciyi bırak kendi öğretmen arkadaşlarına bile çay ısmarlamazlar ne kötü ki aynı takım elbiseyi altı ay giyerler, kendilerine yeni takım elbise bile almazlar, bir kaç sene aynı kravatı takarlardı.
Para ve iman nasıl yan yana durur bunu hiçbir zaman anlamadım, anlayacağımı da hiç sanmıyorum.
Çocuğuna iyi bir gelecek kaygısı falan hikâye!
Filinta gibi giyinenlerin çocuğu aç gezmiyor neticede. Onlar yüzünden hiç boş dersimiz geçmeyince haliyle onlarla sıkıntımız daha fazla olurdu.
Hep yarına erteledikleri güzel günleri hiç göremedi onlar.
İmam Hatip ruhu olan öğretmen cömert olmalı, paraya değer vermemeliydi!
Bana ne olacaksın büyüyünce diyen öğretmenimin de İmam Hatip ruhu yoktu. Edebiyatçı olduğundan sevmiştim kendisini. Tarihçi olacağım cevabım karşısında durdu, niye? Deme ihtiyacı hissetti.
Cevap verdim, “Bize öğretilen tarihin tam tersini bizden sonraki nesle öğretmek için tarihçi olmak istiyorum” dedim.
Hayda!
Bam teline mi dokundum, yoksa o da mı benimle aynı görüşte idi bilmiyorum.
İlginç gelmiş olacak ki cevabım, benim hangi köyden olduğumu sordu.
Köyümün adını söyleyince benim köylüm olan bir arkadaşa,
Nasıl, olur mu bundan tarihçi? Diye sordu…
Köylüm olan arkadaş da,
“Yok ya n’arasın bunda öyle özellik” diyerek beni yerin dibine soktu. Tabi o esnada sınıfta homurtular yükseliyordu o arkadaşa karşı yavaş yavaş.
Üstelik sınıfımızda kızlar da var, gençlik de dolaşıyor serde…
Epey bozuldum doğal olarak.
Hoca da, hay senin gibi köylüye dercesine arkadaşa bakarken, kızlar tarafından aynı otobüsle gelip gittiğimiz bir arkadaş parmak kaldırarak;
Hocam, arkadaşın okuduğu kitapları kolunun altında görüyorum bazen ve otobüste tartıştığı konulara da bakarsak dediği gibi tarihçi olur, belki daha fazlasını bile olabilir, dedi…
Sınıf da, hoca da derin bir nefes almış ben de epey mahcup olmuştum. Hayır, kendimi biliyordum, köylü arkadaşın dediğinden bir gram fazlam yoktu.
Son paragraftaki kendimi övme kısmını dikkate almazsanız…
Bize anlatılan yani resmi tarihin bizim gibi İmam Hatip geleneğinden gelen kimsede karşılık bulmadığı aşikâr!
Tarihçi olmadım ama resmi tarihi yerle bir eden İmam Hatipli bir devlet başkanına sahip oldum.
İşte biz İmam Hatip ruhunu bu yüzden önemsiyor, üzerinde bu yüzden titriyoruz!
Lozan zafer miydi? Evet zaferdi!
İmam Hatip ruhu olmayan ve memleketi İngilizler’e bedavaya veren ve tüm Müslümanların başsız kalmasını isteyen herkes için zaferdi!
Son yüzyılda bizim için en büyük zafer de 15 Temmuz zaferiydi!
Mustafa SÜS


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube