HAYAT ZORLAŞINCA… (Deneme)
Bir insan diğerine karşı üstünlük kurma çabasındaysa, onu alt etmeye, sorun çıkartmaya hevesliyse, o insana hangi fikri sunarsan sun, sana genellemelerle cevap verip seni köşeye sıkıştıracaktır. Bu hem bilgisizliğinden kaynaklanıyor olabilir hem körü körüne inanmaktan.
O yüzden demişler,”cahille sohbet bıkkınlık verir” diye.
Sözlerin taş gibi yerine oturunca, yıkıp geçince bendini azgın sular gibi, karşındaki insan seninle fikirleri değil de genellemeleri ile vuruşmaya başlar. Öyle bir noktaya gelirsin ki, işin içinden çıkamaz, ‘haklısın’ deyiverirsin.
Hep sıkıcı olmaya başlar sohbetler, tartışmalar, paylaşımlar.
Sana sorulan sorulara içtenlikle verdiğin cevaplar, aleyhinde delil olmaya başlar zamanla. Sorduğun sorulara alamadığın cevaplar, bir yol açmak için koparttığın fırtınalar, gün gelir seni kasıp kavurur.
Mantığınla hareket edersin sana kalple karşı koyarlar. Kalbinin sesini dinler, kalbi duygularla hareket edersin sana mantıktan dem vururlar.
Yeter ki kafasına, seni alt etmeyi koysun insan. Ne yaparsan yap nafiledir tüm çıkışların.
Suçlamalar izahı mümkün olmayan bir noktaya geldiğinde alıp başını gitmek istersin, içinde bir boşluk ki bırakmaz peşini. Yollar zindan olur, göz gözü görmez toz duman olur.
Hala kendini ve doğruluğunu anlatma gafletine düştüğünde artık senin için ferman yazılmıştır. Ne dağlara çıksan faydası olur ne gömülsen karanlığına.
Yalnızlığa sarılırsın, duvarlarla konuşurusun, duvarlar çarpar yüzüne yenilgini, gerçekler yüzüne her vurulduğunda azalırsın, akıtırsın içine içine damlaları. Damlalar çoğalır, çoğalır da deler geçer kalbini.
İnsanları anlamaya yönelik girdiğin her çaba boşa gider de hala iflah olmazsın. Sanırsın ki sana sorular seni anlayama yönelik soruluyor ya da seni dinlemeye veya sana inanmaya.
Soruların altında bir suçlama vardır, hor görme, hakir görme vardır. Durup dururken kimse soru sormaz sana. Kimsenin bir şey öğrenmeye yoktur niyeti.
Sorunun şekli de, soruluş biçimi de ele verir asıl niyeti. Niyet okumadan anlarsın kimin hangi amaçla ne sorduğunu.
Hissettikçe kahrolursun art niyetleri, kapana kıstırılmış gibi çabalarsın da çıkamazsın içinden.
Sorular esasında suçlamanın, yargılamanın, seni köşeye sıkıştırmaya çalışmanın ilk adımıdır. O ilk adımı sezdiğin anda, cevap versen de vermesen de işin bitmiş, ilmeğe geçmiştir boynun.
Senin vereceğin cevap önemli değildir, onun istediği cevabı versen zaten soru amacına ulaşmış, istediği cevabı vermesen önceden kafasında bitirmiştir seni. İspat etmen değiştirmeyecektir hiçbir şeyi, sırada seni asmak için yeterince soru vardır zaten.
Bir bakın etrafınıza, yanında sıkılmadığınız kaç insan var, sizi köşeye sıkıştırmayan ve onunlayken hayattan zevk aldığınız?
“Söz ağızdan çıktığında, şeytan da senden yana, melek de…”
M’S
2011