Kirli Bilgiyle Beyin Yıkamak
KİRLİ BİLGİYLE BEYİN YIKAMAK!
Bilgi kirliliğinin had safhada olduğu günümüzde insanlar bilgi seçmeyi bilmiyorlar.
Hangi bilgiyi nereden alacağımızı bilsek aslında çok fazla da bilgi kirliliğine maruz kalmayız.
İnternet tam anlamıyla kirli bilgi deposu.
Birkaç fazla tık uğruna satılmadık onur, suikasta uğramamış itibar kalmıyor.
Fotoshop’un da etkisiyle artık isteyen istediği haberi, istediği Twit’i istediği şekle sokuyor, istediği fotoğrafı istediği hale getiriyor.
İşin garibi aklıselim diye düşündüğümüz nice insan da bu tür şeylere itibar ediyor.
Beğenmediğin bir parti liderine düzmece kimlik, onunla ilgili beyanat, onun mal varlığıyla ilgili belge vb. düzenleyebiliyorsun.
O parti liderini beğenen kitle, bu tür iftirayı yayan kimsenin ortaya koyduğu şaheserin yalan olduğunu savunarak nefes tüketiyor, diğer kesim de doğruluğuna gözü kapalı inanıyor.
Televizyonlara çıkan şarlatanlara bakıyorsun, takipçileri kalabalık bir şehrin nüfusu kadar.
Sosyal medya fenomenleri var, parayla takipçi satın alıp da hedef kitlesini büyük gösteren ama şarlatanlık gırla gidiyor.
Bunlara inanan, bunların paylaşımlarına hem inanan hem de paylaşımları Retwetleyen yığınlarca insan bir başka kitleye sunuyor şarlatanlığı, dağılıp gidiyor sonra…
Sosyal medya kullanmayalım demiyoruz…
Kullanalım hem de etkin bir şekilde kullanalım. “Olmadığımız dağda sözümüz geçmez.”
Ama bari kendimize eziyet etmeyelim.
Beynimizi boş veya kirli bilgilerle doldurup beynimizi yıkamaya çalışmayalım.
Kitap okurken çok seçici olamadığımız gibi, internetten bilgi edinirken de seçici olamıyoruz.
Dikkat ettiniz mi bilmem de, ciddi haber siteleri, ciddi yazarlar, aşk meşk işlerine bulaşmayan ciddi şairler falan pek itibar görmüyor.
Takipçi sayılarına bakıyorsunuz şarlatanların, asparagas haber yapanların yüzde 5’i kadar bile değil.
Bizim ideolojik düşüncemize yakın haber yapsın da, nasıl yaparsa yapsın, gözümüz kapalı beğeniyoruz.
Kalpli çiçekli böcekli şiirler yazsın yeter ya da sansasyonel aşk şeyleri…
Çocuğunu yetiştirirken bile insanlar ne idüğü belirsiz kişiliksiz kişisel gelişimcilerin tuzağında kıvranıp duruyor.
Tüm bunları hak ediyor muyuz?
Elbette hak ediyoruz.
Koşulsuz sevgiyi yanlış anladık galiba.
Bizden olsun da taştan olsun, ne verirse versin alıyoruz.
Oysa koşulsuz sevgi etrafımızdaki insanlara duyulacak sevgiydi, öyle diyorlardı, biz de inanıyor ama yapmıyorduk.
Hoş, olmaz da zaten, mümkün değil.
Meraya saldığımız hayvanlar, otları yerken işine yarayacak otları ayırt ediyor, bilin istedim.
Sadece deve ayırt etmez. O da gidip en zararlı dikeni yer, o dikenin adı “Harese”dir.
Hırs, ihtiras, muhteris kelimeleri ‘harese’den türemiştir.
Deve bu dikeni yer, yedikçe ağzı kanar, kanın tadı daha çok diken yemesine neden olur, sonra devenin kan kaybından öldüğü söylenir.
Otu ayırt eden hayvanla ayırt edemeyen hayvanın farkı…