Çelişkilerle doluyuz! (Deneme)
Çelişkilerle doluyuz!
Karıncayı incitmiyoruz evet.
Kalabalık ortamlarda yerlere tükürmüyor ve hatta yerlere çöp de atmıyoruz.
Hem makam açısından hem de manevi anlamda büyüklerimizin yanında saygıda kusur etmiyor ve üstelik çok sinirlenmiş olsak bile öfkemize sahip çıkabiliyoruz. Öfke kontrolü problemimiz olsa bile…
Vaktiyle hali vakti yerinde olan eşe dosta epeyce cömert de davranıyor kimsenin bizim cömertliğimizi sınamasına izin vermiyoruz.
Yolda karşılaştığımız insanlara karşı gayet hoşgörülü, misafir olduğumuz ortamlarda gayet edepli, haddini hududunu bilen insanlar gibi davranış sergiliyor belki de parmakla gösteriliyoruz da olabilir.
Garsona, satıcıya olmasa da patronlara ya da ensesi kalın insanlara alabildiğine hoşgörülü davranıp onlardan aferin bile alıyoruz.
Avcılıkta hunharca öldürülen av hayvanlarıyla ilgili kılımızı kıpırdatmasak, sokakta başıboş gezen eşeğe tiksinerek bakıyor olsak da aç, susuz bir kedi köpek görünce tüm imkanları seferber ediyor, hayvan sevgimiz konusunda bizimle kimseyi yarıştırmıyor da olabiliriz.
Çok güzel sözler, çok güzel özdeyişler, acayip içli ve manalı şiirler, deyim yerindeyse oldukça fiyakalı deyimler de biliyor bunları sohbet esnasında kullanıp insanların göreceği yerlerde paylaşıp herkesi kendimize hayran da bırakıyor olma ihtimalimiz var.
Ayetler, Hadisler, dinî emirler, alim-ulema sözleri falan ne dersen var hafızamızda.
Belki Arapsaçı gibi arada karıştırsak da çoğunun Arapçasını bile biliyoruz ki bildiğimizi ve Allah’ın bildiğini kuldan saklamama adına ortamlarda dile getiriyoruz.
Ortamlarda sorular soruyor, soru sorma bahanesiyle hissettirmeden bir şeyler de bildiğimizi etrafımıza belirtiyor “Soru soruyor olsak da boş değiliz hani?” demeye getirdiğimizi gösterme adına ön plana çıktığımız da olmuyor değil.
Huşu içinde namaz kılıyor, kimseye hissettirmeden nafile oruçlar tutuyor, sağ elimizin verdiğini sol elimiz görmesin diye sol elimizi başka yerlerde kullanmak şartıyla gizli infaklar da yapıyoruz yalan yok.
Hatta bir hayra vesile olan o hayrı yapmış kadar olmasa da üç aşağı beş yukarı biraz bi’şeyler götürür öteki tarafa, mantığıyla hayırlar yapılmasına öncülük de etmiş olabiliriz.
Tüm bunlar normal sıradan bir insanın görevi değil mi?
Elbette! Eee? Ne diye bunlarla el alem içinde olmasa da kendi kendimize gurur duyuyoruz ki?
Şimdi gelelim asıl mevzuya…
Tüm bunları yaparken, yaşarken, bunlarla övünürken, ön plana çıkmaya çalışırken…
Karıncayı bile incitmeyip gücümüzün yettiği insanları incitiyorsak…
Kimdi alimlerden birinin dediği gibi ”Alttakini ısırıp üsttekine kuyruk sallıyorsak…”
Evde eşimize, çocuğumuza eziyet çektiriyor, ana babamıza çemkiriyor, kardeşleri arayıp sormuyor, birinin müşkül durumu olunca görmezden geliyorsak.
Kayserili teyze gibi, mecbur kaldığı için borç isteyen olursa;
”Guzum istediğin can olsa çıkarır veririz de sen para istiyorsun, nasıl olacak o iş?” diyorsak…
Etrafımızdaki insanlar bize mecburen saygı duyuyor gibi yapıyorsa, geçimsiz olduğumuzu yüzümüze değil arkamızdan söylüyorlarsa…
Kendi halinde yaşayan insanların yaşama heveslerini öldürürken onlara hiç kötülüğümüzün dokunmadığını var sayıyor ve hâlâ kendimizi katil değil zannediyorsak.
Trafikte hız yapıp insanların canını ve malını tehlikeye atıyorsak.
Alkol alıp trafik kazalarına sebep oluyorsak.
Elimizde telefonla araç kullanmaya çalışıyorsak.
Sağa sola verirken oldukça cömert ama aile fertlerinin isteklerine aşırı cimri isek.
Ne olacak bizim bu çelişkili halimiz köylü kızı?
Sen allar giymişsin eyvallah da öteki de kırmızı…
M’S