GEÇEN GENE TAKIM TUTUYORUM…!
Seneee?
İlkokula yıllarıydı sanırım…
İki abim var, ikisi de ayrı takımları tutar, ben hangi takımı tutacağımı biliyorum ama itiraf edemiyorum.
Abilerimin ikisi de kendi tuttuğu takımı tutmamı istiyor.
Birgün kararımı verdim.
Beni en az seven, yaptığım hiçbir şeyi beğenmeyen, beni eleştirmeyi düstur haline getiren abimin tuttuğu takımı tuttuğumu ikisine de söyledim.
Bendeki tuhaflık çocukluğuma dayanır, herkes kendine değer verenin ardından gider bende tam tersi.
Neyse konumuz o değil.
Öyle bir fanatik oldum ki,
Kendi tuttuğu takımı tuttuğum halde o beni az seven abim bile tahammül edemezdi benim fanatik tavırlara…
O zaten hiçbir şeyimi beğenmez diye oralı olmuyordum.
Ders kitapları, defterler, duvarlar benim o çirkin el yazısı ile futbol takımının adıyla kirlenirdi.
Ortaokul yıllarında, kırık bir bardağım yokken çay içmeye,
Yaklaşık altı aylık harçlığımı tek kalemde heba ederek, takımın dergisini almıştım.
Gizli gizli okur, delinin değneğine sevindiği gibi sevinirdim.
Arkadaşlarıma gösterir onlardan övgü dolu sözler duyar başım göğe ererdi(!)
Tuttuğum takımın malzemecisinden doktoruna kadar hepsinin adını ezbere bilirdim.
Bize rakip olan takımı tutan herkesi küçümser, onların bu işten anlamadığını falan düşünür onlarla kıyasıya tartışırdım.
Lise yıllarında bir arkadaşım vardı, rakip takımdan…
Onun davranışları benimkinden bir tık aşağıda idi.
Ona bakıp kendimden nefret etmeye başladım takım tutma adına.
O bile gözüme iğrenç görünüyorsa kim bilir ben nasıl görünüyorum insanların gözünde demeye başladım.
Üniversiteye gidince birgün bizim evde arkadaşlar maç izliyordu.
Oldum olası TV olayına karşıydım ama onlara da misafir diye ses etmiyordum.
Onlar maç izlerken ben de balkonda kitap okuyordum.
Bir ara odaya girdim.
Futbol Takımı tutmanın ne işe yaradığını orada müşahede ettim.
Bunlar birbirini yiyecek! Hallerine bakıp gülmeye ve söylenmeye başladım huysuz ihtiyarlar gibi…
Bu futbolcuların sizden haberi var mı? Yok…
Bunlar kazandığı paradan size bi’şey verecek mi? Yok…
Bu oynanan maçların yüzde doksanında şike var mı? Evet…
Bunlar kazandığı parayla içip içip sarhoş olacak, sabahlara kadar eğlenecek mi? Evet…
Senin tapar gibi sevdiğin futbolcu bir başka takımdan daha çok para alınca transfer olacak mı o takıma? Evet…
Senin verdiğin para, eğitime, çocuklara, fakir fukaraya geri dönecek mi? Hayır…
O maçlarda çıkan kavgalarda senin üç beş kuruş maaş alan polisin zor duruma düşecek mi? Evet…
Onlarca şehit haberi bir futbolcunun aşkı kadar gündem oluyor mu bu ülkede? Hayır…
Liste uzayıp giderken, önce takım fanatikliğim sonra da takım tutmaya karşı muhalif fanatikliğim arkadaşlarıma itici gelmeye başladı.
Hâlâ öyledir, şimdi kime takım tutma desem yüzünü öteye çevirir…
”Aman siyaset yapmayın, siyasiler gününü gün eder ama siz dostlarınızla ayrı düşersiniz!” diyenler vardı bir de…
Siyasiler gününü gün etmez denyo, onlar memleket meselesi ile ilgilenir, gününü gün eden senin tuttuğun takımın yiyicileridir!
Senin sırtına basarak dansözlere senin paranı takarlar!
Senin paranla sabaha kadar şampanya patlatır senin de gözünü çatlatırlar!
Sen onu sokakta görünce ezile büzüle resim çektirmek istersin o senin paranın verdiği kibirle sana yukarıdan bakar, mütevaziymiş gibi de, gel bağayım bi resim verelim senin için der…
Sen de o resmi kendi avanaklığının bir parçası olduğundan habersiz duvarlara asar sosyal medyada paylaşırsın.
Ben de oturduğum yerden itici olmaya, antipatik olmaya devam ederim…
Ve bunu da madalya gibi taşırım göğsümde!
Sen çocuklarınla stadlarda küfür yağmuru altında maç izlemeye, içkiye, eğlenceye para yatırmaya devam edersin.
Yaptığın bu saçmalığın adı da,
”E tek eğlencemiz bu, anca böyle stres atıyoruz!” falan olur.
Beni takım tutmaktan alıkoyan Rabbime sonsuz şükürler olsun…
Sürçi lisan etmedim, söylediğim her şeyin arkasında duruyorum, beni affetmeyin ve hakkınızı da helâl etmeyin…
M’S


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube