Fıstıkçışahap Öğretmen Adayları

Okulda ücretli öğretmenlik yapan bir genç ikinci dönem okuldan ayrılıyor.

Neden? KPSS’ye çalışmak için…

Kazanınca ne olacak? Öğretmen olacak tabii ki…

Az buçuk mürekkep yalamış bir insana sorsanız, sınavda başarılı olanı mı, deneyimi olanı mı öğretmen olarak değerlendirirsiniz, diye…

Özellikle günümüzdeki KPSS sorularına bakarak kesinlikle deneyimi olanı tercih edeceğini söyler.

Bizler ne yapıyoruz? Deneyim kazanacak öğretmen adayının okulla ilişiğini kestirip sınava hazırlanmasına sebep oluyoruz.

Bir öğretmen adayının sınava nasıl çalıştığını, hangi yöntem ve teknikler uyguladığını biliyor musunuz sınav kazanmak için?

Biraz inceledim ve yaptığım gözlem sonucu edindiğim bilgiler:

Ülkemizdeki gölleri kodluyorlar.

Savaş tarihlerini kodluyorlar.

Hani şu meşhur sert sessizler vardı:

“Fıstıkçışahap” olarak kodlardık. Tüm bilgileri böyle kodlayarak ezberliyorlar.

Düşünün bir aday;

Kodlama tekniğiyle KPSS sınavını kazanacak günde en az 12 saat ders çalışacak, sosyal hayatından ödün verecek ve o süreçte hiç bir zaman kendisine zaman ayıramayacak. Evde pişirilen yemeğin bile tadına varamadan, kardeşleriyle, ana babasıyla vakit geçiremeden münzevi bir hayat yaşayarak sınav kazanacak, öğretmen olacak ve o öğretmenden öğretmenlik yapmasını bekleyeceğiz?

Ya siz dalga mı geçiyorsunuz?

Ezber yeteneği kuvvetli olanın, soru çözme tekniğini öğrenenin, etek dolusu para dökerek özel hocalarla sınavlara hazırlanın nitelikli öğretmenlik yapabileceğine sizi kim, nasıl ikna etti?

Hayattan tecrit edilmiş insanların yetiştireceği öğrenciler mi bu ülkeyi yönetecekler? Onlar mı geleceğimize yön verecekler?

Tamam, sınav puanı bir yere kadar geçerli olsun… Bilmem yüzde kaç dilimde etkili olsun ama tek sınav puanı ile öğretmen atayıp hem çalışan adayların hem de öğrencilerin hayatlarını karartmayın lütfen.

Dört beş sene belki daha fazla KPSS’ye çalışan gençler var, evliliğini ertelemiş, hayata bakış açısını belirleyememiş, hayattan beklentilerini dondurmuş, “Kazık kadar oldun hala baba parası mı yiyorsun?” cümlesinin yükünden kurtulmayı ötelemiş nice genç…

Onca yığılmayı önlemenin ve sınav garabetinden insanları kurtarmanın birinci yolu, zararın neresinden dönersen kar mantığıyla;

Eğitim fakültelerine ihtiyacın dışında öğrenci almamak…

İkinci yolu;

Öğretmen adaylarını okullara göndermek, okullarda öğretmenlerin yanında onların derse girmelerini sağlamak, öğretmenlerin derslerle ilgili yapacağı çalışmalara yardımcı olmalarını istemek ve sene sonunda da öğretmenler ve okul yöneticilerinin vereceği puanı giriş sınavında kullandırtmak.

Üçüncü yol ise;

Torpili önlemek amacıyla toplumun her kesiminden oluşturulacak bir eğitim jürisi ile öğretmen adaylarını mülakata almak.

Dördüncü yol;

Ezbere dayalı tek soru sormadan, gençlerin muhakeme gücünü geliştirici, ufuklarını açıcı çok az soruyla sınav yapmak…

Çok zor değildir bunları yapabilmek…

Unutmayın, sadece öğretmen atamıyorsunuz, ülkenin geleceğine yön veriyorsunuz, vebali büyüktür bu sorumluluğun…

 

 

 


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube