Engin Ardıç gibi ölmek…

Engin Ardıç Star televizyonunda haberlerden sonra yorum yaptığı yıllarda, hiç unutmam bizim Kayseri’nin oldukça dinden uzak bir köyünde okul harçlığı çıkarmak için işçilik yapıyordum.

Köylü oldukça zengindi. Hem zengin hem dinden uzak bir yaşamları vardı.

Daha bizim köye televizyon gelmemişti bile. Birkaç evde vardı sadece.

Zenginleşen insanlara has bir durum galiba, parayı gördükçe dinden uzaklaşmak…

Neyse konumuz bu değil.

Akşam işten sonra kahvehaneler tıklım tıklım dolardı. Biz de oturduk bir köşesine sığıntı gibi.

Haberleri izledik sıra Engin Bey’in yorumuna gelmişti.

O zamanlar Engin Bey onların hoşuna gidecek türden yorumlar yapıyordu.

Bir tanesi elinde oyun kâğıdı, ağzında sigara, kafayı yamultarak… Bunu dinciler öldürürler, yaşatmazlar, dedi.

Biz de İmam Hatip’te okuyoruz, serde delikanlılık var…

Adama çıkışmıştım:

Bizi öldürmeye gelenler hariç, biz kimseyi öldürmeyiz, demiştim.

Adam tabii o güne dek söylediklerine bir itiraz duymayınca, şaşırmıştı.

Benim köyümün neresi olduğunu öğrencince de anlamıştı olayı. Sorun da çıkmamıştı.

Aynı Engin Ardıç bir zaman sonra onların tam karşısına geçti.

Patronu yurt dışına kaçınca muhafazakârların yanında yer aldı. O taraftakilerin yaşam tarzı dürüst bir insana ağır geliyordu demek ki…

Maaşından başka bir geliri, malı mülkü de yoktu Engin Bey’in. Öyle derdi yazılarında.

Muhafazakârları anlamaya, anlamlandırmaya başlamıştı geldikten sonra.

O aynı cenah bu sefer de Engin Bey’e düşman oldu. Onlar kendileri gibi düşünmeyen herkese düşman olurlar.

Öyle böyle değil…

Daha sosyal medya henüz etkin değilken, linç kültürü başlamamışken kendi gazetelerinde, köşelerinde müthiş bir tezvirat ile Engin Bey’i işinden etmeye, onu susturmaya yeltendiler.

Ama başaramadılar. Rahmetli Ahmet Kekeç gibi o da kalemine güveniyordu. Ne bir mahkemeye giderdi bildiğim kadarıyla ne patronundan medet umardı diğerleri gibi.

Eleştirileri kendi köşelerinde göğüslerdi ikisi de, o keskin zekâları ile karşı tarafa da haddini bildirirlerdi.

Keyifle okunan nadir yazarlardan biri de Engin Bey’di.

Yabancı dilde eğitim veren kökeni de yabancı olan bir lisenin matbaa hatasıydı o aynı zamanda. Onların kılıcını sallamadı son zamanlarda.

Onların kılıcını sallamak kime düştü biliyor musunuz?

Önceden muhafazakâr camiada olup da şimdi karşı tarafta “ karar” kılanlara düştü.

Hani,

Ne oldum demeyeceksin, ne olacağım diyeceksin, diye meşhur bir töreli sözümüz var ya?

Şimdi şöyle bir soru soralım:

Bugüne dek nasıl yaşarsan yaşa…

Engin Ardıç gibi mi ölmek isterdin, yoksa düşmanın kılıcını sallayanlar gibi mi ölmek isterdin?

Allah rahmet eylesin…

https://www.dirilispostasi.com/makale/15134089/mustafa-sus/engin-ardic-gibi-olmek

 


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube