Zeki öğrencileri kaptırmayalım

Yolunda gitmeyen herhangi bir şey görüldüğü zaman hemen “eğitim” mevzubahis olur. Yolunda giden şeylerle ilgili de eğitim gelir akla, mesela;

Erdemli bir genç gördüğümüz zaman onun ailesini ve öğretmenini merak ederiz. Genç, kendisini geliştirmiş, okumuş, öğrenmiş, kendisini eğitmiş demeyiz.

Kurumlarda aksaklıklar zuhur ederse kurum yöneticileri çalışanlarını eğitime tabi tutar. Hizmet içi eğitim o yüzden son zamanlarda revaçtadır.

Ülkemizde de son yıllarda gençlerin haline bakarak eğitim sistemini topun ağzına koyuyoruz.

Eğitim sitemi değişsin, sistem güncellensin, ahlaklı, erdemli nesiller yetişsin, istiyoruz.

Müfredatın değişmesinden yanayız evet,

Sınavlarda “değerlerimiz” konusunda başarılı olamayanlar bir üst sınava giremesin diyoruz.

Anaokulundan başlanarak objektif kriterlerle öğrencilerin davranışları mutlaka değerlendirilsin ve sınavlarda davranış kuralları ölçüt olsun, diyoruz.

Tüm bunları diyoruz, suçu eğitime atıyoruz, eğitim sisteminin tıkandığından, gelenekselliğini yitirdiğinden dem vuruyoruz.

Pozitivizmin cenderesinden kurtulamayan bir sistemin Türk örf ve adetleriyle çeliştiğinden bahsediyoruz.

Evet, bunlar bir sorun yumağı gibi karşımızda duruyor ve yuvarlanan kartopu misali gittikçe daha da büyüyor, yaraya ciddi bir neşter atılması konusunda eğitimi dert edinenler olarak hemfikiriz.

Peki, tüm bunları düşünürken, gençlerin gidişatını çağa niye yormuyoruz?

İçinde bulunduğumuz çağ bırakın gençleri; eğilmez, bükülmez, eğitilmez, değiştirilemez dediğimiz ellili yaşlardaki insanın yaşam şeklini bile değiştirmiş durumda.

Gençlerin etkilenmemesi mümkün mü?

Eğitim sistemini değiştirmeyi düşünen varsa çağımızın koşullarını da dikkate almalı, diye düşünüyorum.

Yaklaşık 25 yaşına kadar hiçbir sorumluluk yüklenmeyen, kalkıp suyunu dahi kendisi alıp içmeyen, yediği önünde, yemediği ardında bir nesilden söz ediyoruz.

Tüm dünyayı kasıp kavuran internetin insanları nasıl maymuna çevirdiği herkesin malumu…

Kısa yoldan zengin olma hevesleri, alın terlemeden köşeyi dönme hülyaları, sanal paralarla, borsalarla, döviz alım satımıyla, altın biriktirmeyle üretmeden tüketme çılgınlıkları gençleri de vurmuş durumda.

Bununla birlikte bir de şöhret olmak için her türlü saçmalığın yapılabilir olması da cabası.

Milli Eğitim Bakanlığının Youtuberlerle ilgili, Tiktok’çularla ilgili ne gibi planları var? Twitter’de takipçi sayısını çoğaltmaya çalışırken adeta dilenciler gibi dilenen gençlerle ilgili ne gibi çalışmaları var?

20 yaşına gelmiş bir genci babası markete göndermiyor, alışverişi eline yüzüne bulaştırır diyerek.

Ama o genç yarın ülkeyi yönetecek…

Felakete doğru gitmiyoruz yanlış anlaşılmasın, olumsuz bir tablo çizmeye çalışmıyorum.

Bu gençler içinde torpilden nefret edenler de çoğunlukta mesela. Kul hakkına riayet edenler, kadınlara, çocuklara, hayvanlara şiddet konusunda çok hassas olan gençler tahminlerimizin çok üstünde…

Kafası çalışıp da sosyal medyada heba olan gençlerimizle ilgili bakanlığın ciddi anlamda kafa yorması gerekiyor…

Ülkemizin en zeki öğrencilerini teröristlere teslim ettik zamanında hepsi Türkiye düşmanı oldu, şimdi de sosyal medyaya kaptırmayalım pırlanta gibi gençleri…

 

 

 

 


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube