Cüceloğlu Evinde Ölü Bulundu (Anı)
Cüceloğlu Evinde Ölü Bulundu (Anı)
Hiç unutmam üniversiteyi yeni bitirmiş, göreve başlamış askerî öğretmen olarak Erzincan’ın oldukça güzel bir köyüne tayinim çıkmıştı.
Bir önceki görev yerim de köydü, üstelik batı tarafındaydı ama tek bir ağaç bile yoktu köyde. Erzincan’daki köyüm yemyeşildi…
Ağaç dikmekten korkan insanların hatta tarla yapmak için ağaçları söken insanların yaşadığı yerlere bahar gelmezdi.
Gelmedi de nitekim.
Batıda doğuyu, doğuda batıyı yaşarken gençlik aklı işte, kitap okumayı da seviyoruz ya…
Yeni atılmışız mesleğe. Daha çok okumak, nitelikli öğretmen olmak için bulduğumuz her fırsatı değerlendiriyor sürekli kitap alıyorum.
O zamanlar tuhaftım. Herkes gibiydim yani, ne acı! Çok okunan kitaplara meyilli halim vardı.
Herkes Doğan Cüceloğlu okuyor…
Ben niye okumuyorum diyorum. Okuyanlar da öyle övgüler diziyor ki okumamak mümkün değil.
Aldım birkaç tane kalın kalın kitaplarını.
Okuyorum ki öyle bildiğin gibi değil. Notlar alarak, satırların altlarını çizerek, arkadaşlarla tartışarak falan.
Okudukça alt yapıyı sağlam hale getiriyorum.
O kitapları okumayan herkesten seksen 4 adım öndeyim.
Neyi nasıl yapacağımı, hangi konuda nasıl kararlar vereceğimi, kararsız kalınca en doğru kararı hangi stratejileri uygulayarak vereceğimi falan biliyorum.
Sizler sıradan insanlarken ben insanüstü bir varlığım, o derece!
Etraftaki insanlara afilli cümleler kuruyorum.
Mutsuz olanlara üstenci bakış atıyor onların hiçbir şeyden haberi yok, diyorum.
Bir insan mutsuz nasıl mutsuz olabilir ki?
Özellikle yeni evli arkadaşlar bana evlenme falan diyorlar, onlara gülüyorum. Siz birbirinizi mutlu etmeyi bilmiyor, bilmediğinizi de bilmiyorsunuz diyorum.
Dünyada altından kalkamayacağım yük yok!
Okumaya daha fazla özen gösteriyorum.
Kitapta yazanla gerçek hayattaki yaşanan şeylerin aynı olduğunu düşünüyor, silahımı kuşanıp hayata atılıyorum…
Pratik ile teorik aynıdır tabi ki.
Çölde sıcaktan beynin kaynarken kitap sana gölgeyi tavsiye eder. Ahan da budur işte.
İnsan ilişkilerinden tutun da gönül ilişkileri, evdeki kardeşlerimle, ana babamla olan ilişkilerimin hepsini o kitaplar ışığında düzene sokmaya çalışıyorum, süper bir giriş…
Düşünsene her şeyi babamdan iyi biliyorum.
Benden büyük kardeşlerim hiçbir şey bilmiyor.
Öğretmen arkadaşlarım havanda su dövmüş kimsenin olan bitenden haberi yok.
Tek ben biliyorum olanı biteni ve olabilecekleri…
Adamlar yazmış ya, boru mu?
Kişisel gelişim işte! Psikoloji! İnsan davranışları!
Ruh bilimi!
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Size bir hikaye anlatayım!
Almanya’dan köye dönen bir emmi var, oldukça geçimsiz, sadece ailesiyle değil köyde hemen herkesle arası bozuk.
Evinde de yığınlarca kitap var.
Birgün evine köyden bir misafir geliyor, misafir de ilkokula bile gitmemiş, okuma yazma da bilmez. Çoban yani, çiftçi aynı zamanda.
Bu misafire dönüp böbürlenerek diyor ki, komşu şu dolapta gördüğün kitaplar var ya, onların hepsini okudum ben…
Misafir durur mu? Yapıştırmış cevabı.
A yeğenim onca kitabı okuyacağına sadece geçim ehli olsaydın daha iyiydi…
Demem o ki…
Kişisel gelişim kitabı yazan, psikolojik kitaplar yazan çoğu insanın intihar ettiğini, kimisinin yalnızlıktan öldüğünü, kimisinin ”yaşadığı evde ölüsü bulundu” haberinin yayıldığı tuhaf bir çağda yaşıyoruz.
Erzincan’dan dönüşte başlayan çok bilmişlik, üstenci tavırlar falan…
Saçlarımın zamanından Seksen 4 sene önce ağarmasına, midemin karnımda sürekli ters dönmesine ve migren denilen gayet hoş bir hastalığın başıma tac olmasıyla sonuçlandı.
Ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum.
Okuyun okuyun da…
Millî Eğitimin teorik bilgiyle sınav sonucu okullara yönetici ataması gibi olmasın hayatınız.
Bilgi, sorulunca cevap vermek içindir. Tecrübesiz bilgi, kuru kuruya gadanı alayım, çatır çatır kurbanın olayım’dır…
Mustafa SÜS