Milli Eğitimin Sorunlu Kafaları
Yeni Milli Eğitim Bakanı atanır atanmaz dedim ki;
Yusuf Tekin Bey eğitimin sorunlarını çözemezse Türkiye’de eğitimin sorunlarını çözecek kimse yoktur.
Neden böyle radikal bir söz söyledim?
FETÖ ile en etkin mücadeleyi yapmış bir isimdir Yusuf Bey…
İmam Hatiplerin önünün açılmasında büyük katkıları var.
Sistemin içinden gelen şuurlu bir isimdir.
Dışarıdan gelen birisi olsaydı brifinglerle sorunları tespit etmeye çalışırdı, sorunlar tespit edilene kadar yeni sorunlar birikirdi.
Zaten sorunlar birbirine geçmiş, her bölüm kendi içinde ciddi bir çözülmeye ihtiyaç duyuyor…
Müfredattan tutun da, Talim Terbiye Kurulunun sil baştan düzenlenmesine kadar birçok konuda yapısal değişikliğe gidileceğine inancımı korumak istiyorum.
Karma eğitimin getirdiği sorunlardan da haberi var bakanımızın, öğrenci disiplinsizliğinin başımıza açtığı işlerden de.
Meslek liselerine ilginin artırılmasının önemini de biliyordur, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasının zararını da…
Öğretmen yetiştiren fakültelerin sekülerliğinin de farkındadır, öğretmen atarken yapılan sınavların öğretmen seçmede yetersiz kaldığının da…
Okullara yönetici atarken yapılan sınavın da bir işe yaramadığının bilincindedir, sınavla atananların hükümetin politikalarıyla ters düştüğünün de…
Sorunların kaynağını bilmek sorunların çözümüne katkı sunar.
Yeter ki Sayın Bakan;
Bakanlıkta yuvalanan ve her yeniliğe yokuş yapan bürokratları temizlesin.
Büyüklerden şunun akrabasıyım diyerek okey masasından kalkmayan üst düzey bürokratlara yol göstersin.
Görevini yapmayı savsaklayan, görevini hevesle yapmaya çalışanlara kötü örnek teşkil eden tiplerle yollarını ayırsın.
Görevinden daha çok başka işlerle uğraşanları tespit edip onların işine son versin.
Öğretmenler odasında “ev, araba, siyaset” yerine eğitimle ilgili, çocukların gelişimiyle ilgili tartışmaların yapılmasının önü açılsın.
Öğrencileri, velileri ve eğitimcileri sınav kaygısından kurtaracak adımlar atabilsin.
Her yılın sonunda çöpe giden ve sene içinde kullanılmayan milyonlarca liralık masrafla hazırlanan ücretsiz ders kitaplarına çözüm bulunabilsin.
Öğretmenlerin ve öğrencilerin kılık kıyafetine tüm kamuoyunun da destekleyeceği bir düzen getirilsin.
Teftişi yeniden gündeme alıp öğretmenlerin mesleki yönden ilerleyişinin takibi yapılabilsin.
Başarılı olan öğretmenle yan gelip yatan öğretmen ayırt edilsin.
Sınavlarda başarılı olanın yanında ”değerli olanın” da başarılı sayılacağı bir sistem hayata geçirilsin.
Yıllardır görevinden alındığı için merkeze çekilen ‘’araştırmacı ve uzman’’ unvanı verilerek boşta kalan yığınlarca eğitimci yeniden istihdam edilsin.
Yeter ki biz, yüzlerce yılın sorunlarının acilen çözülemeyeceğinin bilincinde olalım…
Yeter ki;
“Fulbright anlaşması” yırtılıp çöpe atılsın…
Mustafa SÜS