Bizim yetiştirdiğimiz çocuklar bizim hayatımızı, bizim yaşam tarzımızı beğenmiyor.
Arabamızın modeli düşükse arkadaşlarının yanında arabamızdan söz edemiyor.
Evimiz biraz eskiyse veya eşyalarımız… Evimize arkadaşını davet edemiyor.
Tatilde köye gitse bunu arkadaşlarına anlatamıyor.
Bizler de öyleydik geçmişte.
Kara lastik ayakkabıyla okula giderken pantolonun paçalarını uzatır, ayakkabımızın görünmesini engellemeye çalışırdık.
Babamız köylü kıyafetiyle okula gelse ondan utanırdık.
Eminim babamız da çocukken böyle davranırdı.
Binlerce yıl önce yazılan kitaplara bakıyoruz, o kitaplarda da zamanın gençleri eleştiriliyor.
Büyüklerle çocuklar ve gençler arasındaki uçurumdan söz ediliyor.
M.Ö. 335 yılında Aristoteles ne demiş:
“Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Görgüsüz bir şekilde yemek yiyorlar. Büyüklerine, ana-babalarına karşı saygısızlar, onların sözlerini dinlemiyor hatta onlara karşı geliyorlar ve öğretmenlerini de kızdırıyorlar.”
Bu sözleri şimdi de söylersek hiç kimse yadırgamaz.
Bu sözler; bu sözleri söyleyenler için de zamanında söylenen sözlerdi.
Bir de (MÖ 8. yüzyıl) Hesiodos’a ait sözlere bakalım:
“Günümüz gençlerinin ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler hem sabırsız hem duyarsız hem de saygısızlar.”
Kıyamete kadar böyle sürüp gidecek anlaşılan bu…
Bize düşen gençlerin bu durumunu kabullenmek. Başka şansımız yok.
Hem kabullenmek hem de çağın da getirdiği olumsuzlukları göz ardı etmeden doğru teşhisler koyabilmek.
İyi birer gözlemci olmak, gençleri anlamak, gençlerin maruz kaldığı uyarıcıların farkında olmak.
O yaşlardaki gençlerin etraftaki insanlardan etkilenme durumlarının tam zirvede olduğunu idrak etmek durumundayız.
Sürekli tavsiyelerde bulunarak onları dairenin içinde tutacağımızı zannediyorsak yanılıyoruz.
Tavsiyede bulunacaksak da dozunda olmalı.
En önemlisi kendi hayatımıza çekidüzen vermek; bizim asıl kaybettiğimiz nokta belki de burası.
Bizler istediğimiz gibi bir hayat yaşıyor, gençlerden de bizim istediğimiz gibi hayat yaşamalarını bekliyoruz.
Öyle bir dünya yok.
Gençler büyüklere ne diyor biliyor musunuz?
“Ne diyorsun, ne yapıyorsun?”
Yani “Sen, bana dediklerini önce kendin yap ki ben de senin izinden gideyim.” diyor.
Gençler başka ne diyor?
Benim idolüm; yalancı olamaz, haksızlık yapamaz, adaletsiz olamaz, saygısızlık edemez, cimrilik yapamaz; hangi makamda olursa olsun, nerede çalışırsa çalışsın sevilen bir insan olur.”
Bir de bu açıdan bakalım gençlerin gidişatına…