Eğitmeden öğretmek

Okula ilk defa gidecek öğrencilerin de, okula ilk defa öğrenci gönderecek velilerin de olağanüstü bir heyecan yaşadığı dönemdeyiz.

Öğrenciler için yeni bir ortam olacak okul ortamı. Anaokulundan alışık olsalar bile ilkokul doğal olarak farklı gelecek onlara.

Yeni arkadaşlıklar, yeni öğretmenler, belki binlerce öğrenci, devasa binalar.

Doğal olarak kendisini tuhaf hissedecek çocuklar.

Veliler de, özellikle anneler de çocuklarını okula bırakıp okul bahçesinde veya bahçe dışında çocuğunu bekleyecekler.

Bunun yanlış olduğu söylense de pek kulak asan olmayacak bu yanlışa. Bu ilk düğmenin yanlış iliklenmesidir işte.

Devam edelim;

Okulda eğitim mi öncelikli olsun, öğretim mi diye sorsak…

Aklı başında her insan eğitimin öğretimden daha öncelikli olması gerektiğini dile getirir.

Ama o aklı başındaki insanlar da teorikteki bu düşüncelerini fiiliyata dökemezler.

Birinci sınıfa giden çocuğa;

Öğrenciyi bıktıracak kadar ödev vermeyen,

Öğrenciye kaynak kitap aldırmayan,

Test çözdürmeyen,

Öğrenciyi yarış atı gibi koşturmayan,

Diğer sınıftaki çocuklarla rekabet ettirmeyen,

Okumaya hemen geçirmeyen öğretmene bizim toplumda “kötü öğretmen” denir.

Bu öğretmenlere öğrencisini vermek istemez veliler.

Bu öğretmenler ne kadar ahlaklı, erdemli, vatanına milletine yararlı çocuk yetiştireceğim dese de kimsenin umurunda olmaz.

Bizim veliler eğitimcilerden daha iyi bilirler bir öğrencinin nasıl iyi olacağını.

Veli toplantılarında öğretmen kaynak kitap istemiyorum dese, çocukları yoracak ödev vermeyeceğim dese veliler o öğretmeni tefe koyarlar.

Diğer sınıfın öğretmeni bizimkinden daha iyiymiş diye dedikodu üretmeye başlarlar.

Oysa henüz birinci sınıfa giden öğrencinin ne kaynak kitaba ihtiyacı vardır ne test sorularına ihtiyacı vardır ne de ev ödevine ihtiyacı vardır.

Birinci sınıf çocuğunun doğum günü kutlamaya da ihtiyacı yoktur yılbaşı kutlamasına da ihtiyacı yoktur.

Bizim töremizde olmayan hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.

İlkokul öğrencilerinin kahramanı bizim tarihi kahramanlarımız olmalıdır.

Nükteyi Nasreddin Hoca’dan, İncilli Çavuş’tan öğrenmelidir.

Müzik dediğimiz zaman kahramanlığımızın simgesi Mehter Marşını öğrenmelidir.

Tarihi kahraman dediğimiz zaman Fatih’i, Yavuz’u bilmelidir.

Batının bize kahraman diye dayattığı Süpermenlerden uzak durmalıdır bizim çocuklarımız.

Ödev verilmeli ama ödev bilincini geliştirecek kadar, eve dönünce ebeveynlerine hayatı zindan edecek kadar değil.

Özgüvenini geliştirecek nitelikte sorumluluk verilmeli,

Tüm insanlığın ortak değerlerini benimseyecek ahlaki kurallar öğretilmeli,

Birlikte yaşamanın gerekliliklerinin temelleri atılmalı.

“Sen bireysin, sen mutlu ol da gerisi önemli değil.” Saçmalığından çocuklar kurtarılmalı.

Her okulun duvarına; “Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi asla başkasına yapma.” Cümlesi asılmalı mesela…

Toplum içinde yaşıyorsun, topluma, ailene, arkadaşlarına karşı sorumluluğun var, bilinci yerleştirilmeli çocukların o körpe dimağlarına…

Alfabeyi de, matematiği de bir şekilde öğrenir zaten çocuklarımız.

Eğitim olmadan öğretim, çocukları bilgili yapabilir ama erdemli yapamaz…

Şimdiki memnuniyetsiz nesil, öğretimine öncelik verilen nesil değil midir?


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube