DOSTLUĞA ATILAN BENCİLLİK TOHUMU (Deneme)
Hiç yoktun, zamansız yok oldun. Hiç gelmeden gittin. Bittin…
Bitmez demiştik, günübirlik uğraşlardan artakalan yorulmuşluğumuzdan sonra nefes alıyorduk, nefessiz kaldık.
Uzaklara yalnız bakmak ne demek bilir misin? Bilirsin, bilirim bildiğini.
İşe yaramaz cepteki para… Demlenmiş çayın kokusu? İşe yaramaz!
Irmaklara sığınırdık, ırmak götürsün diye belki, sıcaktan bulgur bulgur terleyince. Irmak özgürlüğümüzü verdiği günden beri, özgürlük! İşe yaramaz!
Gidip gelmelerimiz kalmadı, arayıp sormalarımız…
İki kişilik gülüşleri tek kişiye mahkûm ettiğimizden beri, ettiğimden beri, ettiğinden beri. Hangisine kulak versem boğuluyorum uğultudan.
Dağlardan daha bir gür geliyordu sesin, daha uzaktayken, daha yakındaydın, dağlar seni üşütüyordu, ben ısınıyordum. Dağdan doğuyordu güneş, dayanıyordum hasrete, dayanıyordum yokluğuna, yokluğun üşütmüyordu, uzaklığın koymuyordu.
Yakın ediyordu seni en yüksek tepeler, en gidilmez şehirler.
Şehirlere barikat kurdum, kendimi sana götüren yollara vurdum, yollara tuzak kurdum. Tuzağa ilk kapılan ben oldum, kendi ellerimle geçirdim ilmeği boynuma. İlmek ilmek dokudum da, nakış diye yokluğunu çizdim.
Bembeyaz bir kâğıda kendi resmimi yapmanın bencilliğinden olsa gerek, kendimi daha da belirgin hale getirmek için verdiğim çaba sonuç verdi. Kendimi allak bullak edip, görünmez, bilinmez hale getirdim. Daha uzaklara gidip daha çok kulaç atma hevesi, daha çok caka satma hevesi sonum oldu, dalgalar benlik duygumu alabora etti.
Var gücümle kendimi ön plana çıkartmak, kendimi kendime adamak, kendimi gösterme şiddetinin etkisiyle kendimi harcamaktan öteye gidemedim. Öteye hiç gidemedim. Ötelerini sakladın bencilliğimin aleniliğinden.
Şimdi bende bitti bencillik, bende kalmadı şiddetli bir gösteriş edası, kendimi harcama yolunda verdiğim mücadelede galip geldim. Harcadım, harcandım, harcadın.
Güzel günler senin oldu, bensiz güzeldi zaten günler. Çıktığım her yolculuğa kendimi götürdüm, seni götürmeye cesaretim yoktu. Korktukça kaybettin beni, korktukça yok ettim kendimi.
Heybemde tek beni biriktirmişim, heybem delindi, ağır gelmişim. Düştüm, düşürüldüm, düşürdüm kendimi. Sende yok olmak kadar zor değilmiş düşmek, düşürülmek.
Her yere izlerimi bıraktım. İzlerim silikleşmeden önce düştüm gözden. Tozunu alıyor sadece en şiddetli yağmurlar bile izlerimin. İzlerin tozunu alıyor. İzler belirginleşmiyor.
İzler samimi değil, iz bırakmak için basmıştım o yollara.
Kendim olmayı başardım, kendim gibi yaşamayı, kendim gibi düşünmeyi öğrendim.
Kendim olmak, harcanmakmış, düşmekmiş gözden kendim gibi yaşamak, bencillikmiş içimde kalan ne varsa. Bana göre yaşansın, benim gibi düşünsün herkes demişim. Kendim gibi olmanın bedeliymiş senin nezdinde yok olmak.
Çoğalttıkça kendimi daha çok senin olmakmış amacım. Ne senin olabilmişim, ne kendimin olabilmişim.
M’S
2010