Site icon Mustafa Süs'ün kişisel blogu

Yitik Değerler (Diriliş Postası)

Paylaş

Millet olarak büyük bir imtihanla karşı karşıyayız.

Değerlerimizi günden güne kaybediyor, kan kaybeden hasta gibi müdahale edilmezse milletçe ölüme doğru yol alıyoruz.

Orta Asya’dan Batı’ya göç eden Türklerin akıbetini biliyorsunuz.

Ne geleneklerimizi devam ettiren kaldı ne de Türklük adına bir haykırışları…

Anadolu’ya gelen Türklerde durum farklıydı. Anadolu Türkleri İslam’la şereflendikleri için kendi öz değerlerini yitirmeden daha da büyük bir medeniyetin öncülüğünü yaptılar, gittikçe yükseldiler.

Selçuklu da Osmanlı da dünyaya insanlık dersi verdi, dünyanın özellikle Batı‘nın gelişmesine öncülük etti.

Osmanlı’dan sonra da Batı’ya teşne bir kültür empoze edilmeye başlandı bizlere.

Batılı yaşamı öyle bir dayattılar ki bize…

Kendi benliğimizden hızlıca sıyrılmaya başladık. İşin tuhafı bizim de hoşumuza gitti bu Batılı yaşam tarzı.

Evimize giren televizyonlar, bizlere komik gelen sinema filmleri, yerli yabancı proje diziler…

Ekran başında kahkahalarla güldük, bazen de hüngür hüngür ağladık; neye ağladığımızı, neye güldüğümüzü bilmeden.

Zamanında atılan bu zehirli tohum uzun süredir meyvesini vermeye başladı.

Dikkat ederseniz Batı’ya meyilli olanlarda Türklük adına bir şey kalmayacak gibi görünüyor.

Batılı olmamak için direnç gösterenlerde ise çözülme baş gösteriyor.

Yavaş yavaş içimize içimize işliyorlar biz de dünden hevesliyiz zaten.

Elimizin tersiyle itmemiz gereken ne varsa hepsine gel gel ediyoruz.

Beş yıldızlı otellerde israf tatilleri, toplantıları…

Onlarca fakiri doyuracak paralarla cafcaflı sünnet düğünleri.

Gençleri onlarca yıl ipotek altına alan saray gibi salonlarda yapılan düğünler…

Batı’nın unuttuğu hatta hiç de takdir etmediği ve matah bir şeymiş gibi şımarıkça yapılan doğum günü kutlamaları…

Hiç kimseye zerre kadar faydası olmayan ve gelişmemiş ülkelerin insanlarını oyalamak için icat edilen futbol maçlarına verilen önem…

Tüm bunlar bizi kendimizden koparıp hızla Batı’ya yaklaştırmakta hatta Batılıların da ötesine geçirmekte.

Çünkü Batılılar için bu saydığım şeylerin aslında çok da önemi kalmadı.

Bizi alıştırıp kendileri vazgeçti.

Biz de köylülüğümüzden, anamızdan, babamızdan utanır hâle geldik.

Çocuklarımızı köylerimize değil tatil beldelerine götürmek için uğraşıyoruz. Çocuklarımız da köyleri tanımadıkları için sevmiyorlar.

Türkülerimiz, edebiyatımız, şiirlerimiz, şairlerimiz, hikâyelerimiz, masallarımız öksüz kalıyor.

Özümüzden uzaklaştıkça daha konforlu bir hayat yaşayacağımızı düşünüyoruz ama öyle olmadığı da görülüyor.

Konfor artıkça eşyaya mahkûm oluyoruz.

Arabamızdaki çizik bizleri sabahlara kadar uyutmuyor.

Eskiye rağbet ederler diye pahalı lüks mekânlara şark odası döşeyenler de insanları farklı bir açıdan sömürmeye başlıyor.

Sömüren memnun sömürülen memnun ama buna bir son vermek gerekiyor.

Müslüman gömleğini giyen Türkler, tarih sahnesine böyle maymunca öykünmelerle yeniden çıkamaz.

Tarih sahnesinde yeniden yerimizi almak ve dünyaya yeniden hükmetmek istiyorsak hem Müslüman olduğumuzu hem de Türklüğümüzü hatırlamak zorundayız.

Biz, bize dayatılanları elimizin tersiyle ittiğimiz kadarız…


Paylaş
Exit mobile version