YALNIZLIĞA ÖVGÜ! (Deneme)
İnsanlardan sevgi dilenmek, benim sevdiğim kadar sev demek sevgi dilenciliğidir!
Sen nasıl ki seni seven ama ilgi duymadığın birini sevmek zorunda değilsen kimsenin de seni sevme yükümlülüğü yoktur.
Bu sevgili anlamında değil sadece dostluk da öyledir.
Verdiğin değeri hak etmediğini düşündüğün insanlar varsa o değeri vererek sen yanlış yapmışsındır!
Sonradan değişti demek de seni haklı çıkarmaz çünkü hiç kimse ilk etapta gerçek yüzünü göstermez.
Ben gerçek yüzümü gösterdim ama diyorsan o senin çok iyi olduğunu değil normal sıradan bir insan olduğunu gösterir.
O da benim gibi sıradan olsaydı demek de doğru değil.
Hiçbir çocuk ergenlik yaşına gelene kadar günahkâr olmaz. Hayat veya karşılaştığı insanlar onu iyi ya da kötü yapar.
Belki onun iyi ya da kötü olmasına senin de katkın olmuştur.
Belki de senin için bir yerlerde, verdiğim değeri hak etmiyor! Gibi serzenişte bulunanlar var!
Bu dünyada yaşamak için sihirbaz olmaya, derin strateji sahibi olmaya gerek yok.
Kimse kimseye mecbur değildir, kimse verilen değeri hak etmek zorunda da değil.
Biri çıkar, başıma kakacaktın niye değer verdin ya da ben senden değer mi istedim? Der yıkılır kalırsın, dünya üstüne çöker!
Yükü kendimiz vuruyoruz sırtımıza ve birilerinin mecburmuş gibi o yükü hafifletmesini bekliyoruz, temenni ediyoruz.
Allah’a ibadet anlamında teşekkür etmeyen samimiyetsiz insanlardan kula teşekkür bekliyor, bize teşekkür eden olursa da buna inanıp mutlu oluyoruz.
Biz daha kimin samimi, kimin eğreti olduğunun bile farkında değiliz.
Yüzüne güldüğümüz herkes bizi dost zannetsin, yüzümüze gülen herkesi de biz dost bilelim, kimse kimseyi sonradan terk etmesin diyoruz.
Teorik olarak süper insanlarız hatta meleklerden daha üstün. Pratiğe gelince çuvallamaktan başka yaptığımız bi’şey yok.
Merdivenden düşüp, merdivenden düşen birinin bizi anlayacağını sanıyoruz.
Oysa biz ikinci basamaktan düştük ya da biz toprağa düştük, onlar beşinci basamaktan betona çakıldı! Farkı ayırt etme konusunda da yetersiz olduğumuzu bilemiyoruz.
Kendini bil, en büyük erdem budur diyenlere hak veriyor ama hak etmediğimiz değeri beklerken kendimizden bi’haber yaşıyoruz!
Umut etmeyi telkin ettiğimiz insanların beklentileri gerçekleşmeyince düştükleri durum bizi hiç ilgilendirmiyor!
Biz hepimiz birbirimize benziyoruz!
Ne kimse masum ne kimse tam günahkâr!
Cenneti ne kadar hâk ediyorsak o kadar insanız!
Cenneti hâk etmenin de salt ibadet etmek olmadığını, Allah rızasını kazanmanın birincil öncelik olduğunu da bilerek.
Yoksa ibadet eden herkesin cennete gireceği garantisi yok hiçbir yerde!
Biz, bizim kadar iyi insan istiyorsak ki hakkımız olmadığı halde hem de gerek olmadığı halde, iyi insan olmadan önce iyi insanın nasıl olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Etrafımızda fır dönen herkesin iyi, bize sırtını dönen herkesin kötü olduğunu düşünmeyi bırakarak ilk adımı atmış oluruz sanırım.
Zira bu şirkin temelini oluşturur.
Kim kimi severse sevsin, kim bize sırtını dönerse dönsün, bunun önemli olmadığını bilip kendi yolumuza bakarak kendimizi tanımlamak, anlamlandırmak gerek!
Ebû Cahil gibi yaşayıp Ebû Bekir gibi dostlar istemek ne kadar saçma ise kendimizi Peygamber yerine koyarak Ebû Bekir gibi dostlar istemek de o kadar saçma!
Yola birlikte çıktığımız insanlar yolda buldukları ile bizi değiştiriyorsa bu bizim iyi bir yoldaş olmadığımızın da göstergesi olabilir, bunu da kulak ardı etmemek lâzım.
Lâzım olan bir başka şey de, yalnızken çaydan tat alıyorsa insan en önemli mesele budur!
Kendine yetmeyi bilmek ve başkasına ihtiyaç duymamak!
M’S